Yıllardır sınavla yatıp, sınavla kalkan milyonlarca aile için zor süreç devam ediyor.
Kimileri sınav sonuçlarını, kimileri de nereye yerleştirildiklerini bekliyor. Yani hayatlarının bundan sonraki akışı bir anlamda kazanacakları bu okullara bağlı.
Ankara’daki beklentiler ise çok farklı.
MEB kazanı fokur fokur kaynıyor.
Bakan Selçuk ile MEB bürokrasinin ayni dili konuşması sanki imkânsız gibi. Ortak noktaya gelmeleri ise zaman alacak. Oysa acil çözüm bekleyen onlarca sorun var!..
Şimdi ne olacak?
Sınavla öğrenci alan kolejlerde kayıt, devlet liselerine girişte ise tercih dönemi dün sona erdi.
Kolejlerde tek tük boş kontenjan kaldı, sonrası ne olacak belli değil. Yönetmeliğe göre, boş kontenjanlar boş olarak kalacakmış!
Devlet liselerinde ise öğrenci ve velileri tam bir şok bekliyor!..
İstediği liseye giremediği için açık liseye yönlendirilen aday sayısı bu yıl yüz binleri bulursa hiç şaşırtıcı olmaz. Çünkü tercih sayısı çok azdı!
Üstüne üstlük bir de imam hatip ve meslek lisesi tercih seçeneği getirilince, öğrencilerin devlet liselerine karşı soğukluğu daha da arttı.
Peki, bu yıl özel okullara ilgi yönünde bir patlama yaşanır mı? Şu ana kadarki kayıtlara bakıldığında böyle bir yoğunluk yok ama 30 Temmuz’da sonuçlar açıklandığında, bu yöndeki arayışlar artarsa bu da hiç şaşırtıcı olmaz.
Nakiller devlet liselerine kayıtta en kritik dönem olarak gözüküyor.
Tercihler yeniden alınacak ama onun da ilk yerleştirmeden farkı olmayacak, çünkü veliler yine önlerini yeterince göremeyecek.
Yeni Milli Eğitim Bakanı Selçuk, ilk kayıt dönemi için tercih sayısını artırma zamanı bulamadı ama nakiller için en az 10 tercih hakkı tanımalı ki daha sağlıklı bir yerleştirme mümkün olabilsin. İlk yerleştirmede yapılan hata telafi edilebilsin.
Yüz binlerce öğrenciyi açık liseye mecbur etmek LGS sisteminin iflası anlamına gelir ki bu da bu sistemin gelecek yıl çöpe atılacağının bir göstergesi olur. Ve çok büyük ihtimalle de bu böyle olacaktır. Zaten, bu yaşananlardan sonra, bir savunanı da muhtemelen kalmayacaktır!..
Bakan Selçuk, umarız bu konuda çok özel ve çok ivedi bir çalışma başlatmıştır. Yoksa kendisine tanınan hoşgörü ve sempati kredisinin çok önemli bir bölümünü sadece bu yüzden kaybedebilir!..
Kolej kayıtları
Kolejlere kayıtta ise hâlâ cevabı bilinmeyen sorular var. Örneğin, ciddi kontenjan açıkları oluşursa ne olacak?
Yeni kayıt dönemi açılacak mı?
Kolejler, kapısında on binlerce öğrenci beklerken, eksik kontenjanla, yeni öğretim yılına başlayacaklar mı?..
MEB, bir an önce, kadrolaşmasını tamamlayıp, yoluna devam etmek zorunda, yoksa fokur fokur kaynayan bürokrasiyle yol almak mümkün değil.
MEB’de neler oluyor?
MEB’de kurulu bir düzen vardı. Bakanlardan biri gidiyor, diğeri geliyor ama kadrolar aynı kalıyordu.
Bir anlamda, Milli Eğitim’i onlar yönetiyordu. Hatta Müsteşar Yusuf Tekin’in bakan olacağına da kesin gözüyle bakılıyordu.
Ne olduysa oldu, dengeler değişti ve kendileriyle aynı frekansta olmayan bir eğitimci bakanlık koltuğuna oturdu.
Görünen o ki bugüne kadar MEB’i istedikleri gibi yöneten kadroların pek hoşuma gitmedi.
Peki, şimdi ne olacak?
İşte asıl sorun bu noktada başlıyor!
MEB içindeki güç savaşları, eğitimin temel sorunlarını unutturursa bunun hiç kimseye bir yararı olmaz!
İşte bu yüzden, kadrolar ve dengeler bir an önce yerli yerine oturmalı ki icraata zaman kalsın!
Özetin özeti: Yapacak çok iş var ve hiçbir mazeret sorunların çözümünden daha önemli değil!..