Üretim, üretim, ille de üretim diyoruz. Çünkü başka çaremiz yok.
Tüket, tüket, nereye kadar?
Üretimin yolu da üreten insan yetiştirmekten geçiyor.
Kimi fikir üretir, kimi uçak, kimi de domates ama mutlaka bir şey üretmesi gerekir.
Yoksa hazıra dağ dayanmaz!
Bu konuda ilk defa “İşte bu” dedirten, sağduyulu bir kişiye rastladım desem yalan olmaz!
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, sanayinin, eğitim sisteminin yetiştirdiği insan gücüyle çalıştığına dikkat çekerek, “İnsanları vasatlıkla birleştiren Türkiye’deki orta eğitim tuzağından çıkış için ana unsur, nitelikli öğretmenlerin varlığıdır. 15 yılda en zeki gençlerimiz, çok özendirici ve teşvik edici programlarla mutlaka öğretmen yetiştiren fakültelere yönlendirilmelidir” demiş.
Onunla da yetinmeyip, bakın daha neler neler söylemiş:
Hem de bunları Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un gözlerinin içine baka baka dile getirmiş!
Üretim şart!
- “Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’ndeki Mesleki ve Teknik Eğitimde Eğitim-İstihdam-Üretim ilişkisinin güçlendirilmesi hedefi, sanayiciler için hayati bir konu. Çocukların mesleki eğilimlerine yönelik yeni bir yapının kurulacak olması, sanayi üretimimize büyük katkıda bulunacak.
- Mesleki ve teknik eğitime atfedilen değerin artırılması hedefi konusunda İSO olarak gerekli hassasiyeti gösterdik; bundan sonra da tüm desteği vermeye hazırız. Eğitim sistemi içinde üretimi merkeze alan, insanın tüketimden değil, üretimden itibar kazanan üretici yönünü ön plana çıkartan kişi ve toplum düşüncesi geliştirilmelidir.
- Meslek liseleri ve meslek yüksekokullarının itibarı artırılmalı, bu kurumlar yeniden yapılandırılmalıdır. Çünkü mesleki eğitim, bireysel olarak kişinin gelişimine, kurumsal olarak şirketlere, toplumsal olarak da ülkelerin kalkınmasında büyük rol oynar.
- Son yıllardaki gelişmelere baktığımızda, meslek liselerinin maalesef gençlerimiz tarafından yeteri kadar tercih edilmediğini görüyoruz. Zeytinburnu TRİSAD Tekstil Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yöneticileri bize bu konuda somut rakam verdiler: Bu yıl kontenjanları 90 olmakla birlikte okula sadece 13 öğrenci kazandırabilmişler. Bu konuda ailelere de büyük görev düşüyor. Aileler, çocuklarını bu okullara yönlendirmek konusunda özendirici teşviklerle desteklenmeli ve ödüllendirilmelidir.
- Gençler öğrencilik sürecinde iş hayatını tanıma imkânı bulmakta zorlanıyor. Ayrıca gençlerin çoğu kariyer planı yapmayı üniversiteden sonraya erteliyor. Bu durum hem işverenler açısından hem de gençler açısından çalışma hayatında verimsizliği getiriyor.
- Yeni Eğitim Modeli’yle gençlerin erken yaşlarda iş hayatıyla tanışmasının sağlanması, onları daha kolay çalışma hayatına hazırlayacak. Meslek liseleriyle ilgili hedeflerin gerçekleşmesi; paydaş olarak biz sanayicilerin masada olmasına bağlıdır.”
Doğru söze ne denir. Ayakta alkışlanır.
MEB’e düşen görev, madem öyle, gel taşın altına elini koy, cenazeyi hep birlikte kaldıralım demek olmalı. Ama nerdeee?
Umarım, yanılan biz oluruz...
Hasan Pulur!
Hasan Abi (Pulur), son 60 yıla damga vuran en önemli gazetecilerden biriydi.
Aramızdan ayrılalı üç yıl olmuş.
Yıllarca oda komşusuyduk.
Yakın tarihimizin en önemli tanıklarından biriydi ve geçmişle ilgili olarak, ne zaman kapısını çalsak, en doğru bilgiyi ondan alırdık.
Mezarı başında dün yine çok kimse yoktu ama acı olan, TGC, TGS, BK gibi mesleki kurumların esamesinin okunmamasıydı!
Yan odaya kafayı uzatıp, ne diyorsun abi, diyecek olsam, kesinlikle, “Taktığın şeye bak, daha ne bekliyordun ki?” derdi.
Ruhu şad olsun.
Özetin özeti: Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, bakalım nereye kadar?..