Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Baba ocağı Haymana’ya arada bir giderim. Özellikle de Milli Mücadele’nin konuşulduğu sempozyumlara...

Haymana, yani Son Kale Haymana, ordularımızın Viyana kapılarından geri çekile çekile geldiği son noktadır. Ve çok daha önemlisi Milli Mücadele’nin karargâhı ve Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır” dediği yerdir. Eğer Haymana da aşılmış olsaydı, Ankara da düşecek ve yeni Türkiye Cumhuriyeti belki de daha doğmadan tarihe karışacaktı. Yani öylesine önemli bir kentimiz...

Bu gidişimde, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da muhtarlarla toplantı için oradaymış. Tesadüfün bu kadarı olur diye merak edip toplantının bir yerinde ben de girip bu sohbete kulak misafirliği yaptım. Daire başkanları ve ilgili kurum müdürleri de oradaydı. Mahalle mahalle, köy köy, sorunlar ve istekler tespit ediliyor, yapılanlar ve yapılacaklar anlatıyordu.

Büyükşehir Belediye Yasası’nı anlamak çok zor, diğer kentlerin başkanları da çok şikâyetçiydi. Yerinden yönetim yerine merkezden yönetim var ve yüzlerce kilometre uzaktaki köylerin çöpünden suyuna, kanalizasyonundan kaldırımına kadar her şey, zaten bin tane sorunları olan büyükşehir başkanlarının sırtında.

Mansur Başkan, haftada birkaç gün ilçe ilçe dolaşıp, bu sorunları dinliyor ve yapılanları yerinde inceliyormuş. Gördüğüm kadarıyla, en ücra köşedeki köylere de, sorunlarına da fazlasıyla vakıftı. Muhtarların pek çoğuna da ismiyle hitap ediyordu.

Dışarıdan biri olarak, konuşulanları dinledikçe, rakamları duydukça, içim karardı desem yalan olmaz. İstek çok, borçlar rekor seviyede, kasa tamtakır ve çok daha önemlisi belediye meclisi ayaktaki prangadan farksız!..

Salondakiler arasında sırtındaki en ağır yük onda olmasına karşın, en rahat ve gelecekten en umutlu kişi yine Başkan Yavaş’tı. Muhtarları o sakinleştiriyor, o umut dağıtıyordu.

Kanalizasyon, içme suyu, sondaj kuyuları, asfalt, bağlantı yolları, park ve bahçeler ve en önemlisi de işsizlik ana konu başlıklarıydı.
İşte toplantıdan önemli bazı konu başlıkları:

8.5 katrilyon borcumuz var; bunun 6 katrilyonu parklardaki dinozorlara gitmiş!

Haberin Devamı

İstasyon caddesi yapılsın isteniyor, içme ve arıtma suyu için tesisler gerekiyor, kredi verin yapalım diyoruz, reddediliyor, zam yapalım diyoruz kabul edilmiyor.

360 milyarlık kredi bulduk, Belediye Meclisi’ne getirdik, reddedildi.

Haberin Devamı

Ankara halkını cezalandırmaya kimsenin hakkı yok. Bunun adı da siyaset değil!

25 bin ton asfalt döktük deniliyor. O zaman bu yapılmayan yollar neyin nesi?

Önemli olan sizsiniz, köyleri kalkındıracağız ki Ankara halkı her şeyin en tazesini, en ucuzunu yiyebilsin, çocuklar musluklardan temiz su içsin, sütle büyüsün.

Ankara’da işsizlik ve yoksulluk var. Herkes karnını doyurursa, aynı hizmeti alırsa, köyünü niye terk etsin!

2 katrilyon, 40 trilyon peyzaj için harcanmış! Bir liralık bir bitki Almanya’dan, İzmir’den 14 liraya alınmış. Ankara için gereken her şeyi artık dışarıda aramayacağız, sizler üreteceksiniz, biz alacağız.

Oya göre hizmet vermiyoruz, oy veren de, vermeyen de herkes bizim hemşehrimiz.

Siz Ankara’nın yollarını aşındırmayacaksınız, biz ayağınıza kadar gelmeye devam edeceğiz.

Ve Başkan Yavaş ile ilgili ilginç bir anekdot: Ankaralılar artık onun sembolü haline gelen yeşil kravatını, nerede görseler, ister hale gelmişler. O da her isteyene verdiği için, arkadaşlarına, ”Bu kravattan daha çok alalım, yanımızda yedeği olsun, isteyene çıkartır veririz” demiş. Sonra, hiç açılmamış, kravatlar verilince, çok kızmış “Vatandaşın istediği herhangi bir kravat değil, benim boynuma taktığım kravat, diğerinin ne anlamı olur ki deyip” sadece taktığı kravatları vermeye devam etmiş!..

Haberin Devamı

Peki ya eğitim?

“Ankara, sadece ülkemizin değil, eğitimin de başkenti, bu konuda da yapacağımız çok projemiz var, desteğini bekliyoruz” deyince, biz de canı gönülden diyerek, onu, planlı, bir başka görüşmeye bıraktık.

Özetin özeti: Yavaş’ı yıllar önce Genç Bakış’ta ağırlamıştık. Kendisini Ankara’ya ve hizmete adamış biri izlenimi bırakmıştı. Hiç değişmemiş. Mütevazi, sakin, kararlı!..