Günlerdir LGS’ye kilitlendik kaldık. Çünkü sadece öğrenciler değil, veliler de perişan durumda.
Çok yakında daha fazlasını YKS nedeniyle yaşarsak hiç şaşırtıcı olmaz!
Öğrenci çok, kontenjan az. Bunu herkes biliyor.
Öğrencilerin yüzde 90’ı derin hayal kırıklığına uğrayacak. Bunun da herkes farkında.
Bu süreçte veliler öğrencilerden çok daha fazla yıpranıyor. Bunu da herkes görüyor.
Sınav hep vardı. Kazanan kaybedenlerin oranı dün de bugünden farklı değildi.
Peki, o zaman farklı olan ne?
Her şey ama her şey çok hoyratça, çok kırıcı, çok acımasız!
- LGS sistemi adil mi?
Kesinlikle değil.
- Seçici mi?
Evet demek mümkün değil.
- Başarılıyı başarısızı birbirinden ayırıyor mu?
Duy da inanma.
- Doğru yönlendirme yapılıyor mu?
Esamesi bile okunmuyor.
- Veli ve öğrenciler sisteme güveniyor mu?
Asla!
- Çocukların üzerindeki sınav baskısını kaldırdı mı?
Tam tersine, daha da artırdı.
- Çocukları özel okullara yönlendirdiği iddia ediliyor, doğru mu?
Hayır demek çok zor!
- İkamete dayalı kayıt sistemi sağlıklı işleyecek mi?
İnandırıcı hiçbir işaret yok.
- Öğrencilerin okuma heyecanını köreltti mi?
Maalesef.
- Hormonlu not var mı?
Yok diyeni görmedik.
- MEB, sistemin iyileştirilmesi için bir çaba harcıyor mu?
Keşkeeee...
- Zorunlu eğitim çağındaki çocukları açık liseye yönlendirerek, sokağa bırakmak ne anlama geliyor?
Yanlışların en büyüğü.
- Yanlışta ısrar etmek ne kadar doğru?
Cevabını bilen varsa ne olur bize de anlatsın.
- Devlet ve özel okullar için aynı sınava girip, farklı yerleştirme sistemi kullanmak doğru bir yöntem mi?
Eğer bu doğru ise üniversiteye girişte yıllardır yanlış yapılıyor!
Yukarıdaki sorulara daha yüzlercesini ekleyebiliriz. Çünkü velilerden soru yağıyor. Ama en vahimi ne biliyor musunuz? Ortada tek bir muhatap yok.
Veliler de, öğrenciler de adeta ortada kalmış durumda.
Öğrencileri nadide bir çiçeğe benzeten ve onların kalbine dokunulması gerektiğini her fırsatta dile getiren ve neredeyse günde üç dört kez hemen her yerde konuşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk o nadide çiçekler bir bir solarken, aileleri kaktüse dönüşürken, bir damla da olsa can suyu vermek yerine kayıplara karıştı. Ara ki bulasınız!..
Gelinen son noktaya yönelik binlerce çarpıcı mesaj var. İşte onlardan biri:
“476 puanla karalar bağlamış durumdayız. Çok mu niteliksiz bu çocuklar? Kesinlikle hayır!
Sonuç: Uçup giden hayaller, yaşanmamış çocukluk, yıpranan evlatlar, bozulan aile ilişkileri, gömülen yetenekler, vs... Çocuklarını harcayan bir ülke yok olmaya mahkûmdur ve LGS, boşa kürek çekme deyimine güzel bir örnektir!..”
Yukarıdaki metne, bu yıl ya da önceki yıllarda, bu ve benzeri bir sınav yarışına girip de imza atmayan kaç kişi çıkar?
Sizleri bilmem ama ben bir kişi bile çıkacağını sanmıyorum. Çünkü şampiyonalar bile tedirgin, yorgun, bıkkın ve en önemlisi de doyasıya sevinemiyor, şampiyonluğun tadını çıkartamıyorlar.
Bu ülkede, çocukları sevmeyen, onları baş tacı etmeyen, onlar için en iyisinin yapılmasını istemeyen tek kişi de bulamazsınız.
Peki, o zaman bu umut tacirliği niye?
İşte en zor soru bu?
Herkes tam tersini isterken, nasıl oluyor da çocuklarımıza ve ailelerine böylesine ağır bir eziyet çektiriyoruz?
Hem de her seferinde “En iyi sistem bu” diyerek!
Art niyet ve öküzün altında buzağı aramadan bu soruya net bir yanıt bulabilir ve gerekli önlemleri alabilirsek, kervanı en azından yolda düzeltebiliriz!..
Özetin özeti: Eziyet ve boşa kürek çekme, eğitimi ya da sınavları çağrıştıran kelime ve deyimler asla olmamalı!..