Konuşmaya bayılıyoruz, gün geçmiyor ki herhangi bir konuda biri çıkıp da bir şey söylemesin...
Fransa’da ya da Almanya’da yolda ya da sohbette, birine bir şey sorsanız, biliyorsa cevap verir, bilmiyorsa, bilmiyorum der kestirir atar. Ama bizden birine bir şey sorun, asla bilmiyorum demez, anlatır da anlatır...
Ruhunda, yardımseverlik var ama egomuz da tavan yapmış durumda, bilmiyorum demeyi kendimize yediremiyoruz...
Kişi olarak neysek, devlet olarak da oyuz!
Bu arada, MEB, ...cek, ...cak bakanlığı olmaya devam ediyor. Hemen her gün yeni projeler açıklıyor. Şunlar, bunlar yapılacak deniliyor.
Peki, bunları kim yapacak?
Keşke bir de Milli Eğitim İcra Bakanlığı kurulsa da yeni projeleri onlar hayata geçirse. Çünkü, Ziya Hoca’nın şu ana kadar gerçekleşmiş bir projesi yok gibi!..
İşte dünkü projelerden bazıları:
- Her okul online takip edilecek.
- MEB dört beceride Türkçe sınavı yapacak.
- MEB ahşap oyuncak için Ar-Ge yapacak...
Öncekileri yazmıyoruz, çünkü, değil bu köşe, bu sayfa yetmez!..
Felsefe de yapsınlar icat da çıkarsınlar!
2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinde yeniden şekillenecek olan yeni eğitim sistemimizin temel dayanağı, ne olur, özgürlük olsun.
Geçen hafta sonu Güney Kore’nin yeni eğitim modelini dinledik. Kampüs, okul, öğretmen, sınıf, ders, kitap, ödev, sınav gibi eğitim adına akla ne geliyorsa hepsini kaldırmışlar. İlgi, yetenek ve beklentileri çerçevesinde, kendilerini geliştirme görevini, bizzat öğrencilerin kendilerine vermişler.
Rüya Okullar projesi tümüyle bir özgürlük projesi ve binlerce okulda uygulanıyor.
Daha önceki projeleri ise Mutlu Eğitim’di...
Ha, bu arada, şunu da söyleyelim, Güney Kore, dünyada eğitim denince ilk akla gelen birkaç ülkeden biri!..
Bizde ise geleneksel bir sınırlama var.
Çocuklar ya da öğrenciler yeni bir şey söyleyecek olsa, yeni bir icat çıkarma diye hemen sustururuz.
Ya farklı bir dil kullansalar, bu kez de felsefe yapma diye canlarına okuruz.
Eskiden Teksas-Tommiks okuyana kızardık, şimdi de mobil oyun oynayanlara adeta uyuşturucu bağımlısı muamelesi yapıyoruz...
Keşke, susturma, yasak, eleştiri ya da dayatmalar yerine, yerinde ve dozunda konuşmayı, kullanmayı ve en önemlisi de üretmeyi öğretebilsek!..
Üretim, üretim, üretim!
Yaş ve sınıfları kaç olursa olsun, tüm çocuklarımıza üretmeyi öğretmeliyiz.
Üretsinler de ne üretirse üretsinler. Eğitim adına ne gerçekleştirmek istiyorsak, yüksek katma değerli üretimin içerisinde hepsi var.
Hayalse, hayal, projeyse proje, vizyonsa vizyon, sunumsa sunum, pazarlama ise pazarlama, özgüvense özgüven, beceriyse beceri yani aklınıza ne geliyorsa, üretimle onların hapsini öğretmeniz mümkün.
Yeter ki çocuklarımızın düşünme ve çalışma biçimlerini üretime göre kodlayalım...
Üretmeyin, tüketin!
Uluslararası arenada, hemen her konuda bize biçilen rolün, üretim değil, tüketim olduğu söylenir!
80 milyonluk Türkiye, herkes için iyi bir pazar ve hiç kimse bunu kaybetmek istemiyor. Ama bu oyunu bozduk, bozmaya da devam edeceğiz. Yani daha çok üretip, daha çok satacağız, ihracatı patlatacağız.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu hedef çok net:
Daha çok üretim, yüksek katma değerli ürünler, daha çok Ar-Ge, ilk 100’e giren üniversiteler ve daha büyük ekonomi!
Bunu kim yapacak?
Üstün nitelikli insan gücü.
Peki, bunun yolu ne?
Eğitim, eğitim, eğitim...
Özetin özeti: Doğru hedefler koyuyor ama doğru yol haritaları çizemiyoruz. Asıl sorun da bu sanki...