Kimilerine göre ortalık yangın yeri.
Kimilerine göre ise her şey güllük gülistanlık.
O onların görüşü, asıl önemli olan, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, ne görüyorsunuz, ne bekliyorsunuz?
Dünden bugüne kriz söylentileri hep vardı.
Olmaya da devam edecek.
Yine aynı şeklide, uçtuk, uçuyoruz vaatleri de hiç eksik olmadı.
Olmayacak da.
Peki, o zaman sorun ne?
İşte bu noktada, hepimize çok önemli sorumluluklar düşüyor!
Yanlış anlaşılmalara neden olacak ne tek bir kelime kullanmalıyız ne de adımlar atmalıyız!..
Bilimde tasarruf olmaz!..
Bazı üniversite rektörleri, “ekonomik kriz” ve tasarruf tedbirlerini gerekçe göstererek, bilimsel kongrelere ödenen yolluk ve harcırahları kaldırmış.
Öğretim elemanlarından masrafları kendi imkânları ya da sponsor firmalarla karşılama yoluna gitmelerini istemiş!
Eyvah, eyvah!
YÖK ne diyor bu işe?
Şaştım kaldım!..
Ekonomik kriz var mı, yok mu konusuna girilirse, her kafadan bir ses çıkar.
İktidar yok der, muhalefet ise yangına körükle gider.
Bu yüzden o tartışmanın içerisine hiç girmemek gerekir.
Ama dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi ekonomiye ve ideolojik görüşe sahip olursa olsunlar, eğitim ve bilimde asla kesintiye gidilmez!
Çünkü eğitim ve bilim, gelecek demektir.
Bizim geleneğimizde de dünden bugüne hep bu anlayış vardır.
Şimdi çıkıp da bilim insanlarına başınızın çaresine bakın demek, gidin birilerinin ağına düşün demektir.
Doktor ve eczacıların, ilaç firmalarının gezilerine gitmesini ve sponsorluklarını yasaklayan, diğer sektörlere de benzeri kısıtlamalar getiren böylesi haklı ve yerinde uygulamalar varken, şimdi bu tarz bir yol göstericilik nasıl olabilir?
YÖK’ün bilgisi var mıdır bilmiyorum ama aşağıdaki resmi yazı bazı üniversitelerde tüm birimlere iletilmiş durumda!..
Garip öneri!
“Kongre, Bilimsel Toplantı, Kurs vb. geçici görevlendirme nedeniyle talep edilen yolluk ve harcırahlar ülkemizdeki ekonomik sebepler nedeniyle kısıtlanmış olup? bu nedenle geçici görevlendirmelere katılacak olan tüm öğretim elemanlarının masraflarını kendi imkânları ve sponsor firmayla karşılamaları ya da BAP yoluyla karşılanması için Rektörlüğe müracaat etmeleri gerekmektedir...”
Hangi üniversite diye sormayın, çünkü böylesi konularda hemen hepsi ortak hareket ediyor.
İstisnai durumlar yok mu?
Örneğin bir yandan böylesi bir genelge gönderilirken, öte yandan son model, en pahalı makam araçlarına binen ya da isteyen rektörler yok mu?
Fazlasıyla var.
İşte bu noktada, bilimsel kongrelere katılım ve makale sayısındaki azalmaları kendisine dert edinecek ya da sorgulayacak kurumlar gerekiyor.
YÖK’te Yekta Hoca’nın, TÜBİTAK’ta Hasan Hoca’nın bu konularda ne kadar hassas olduklarına adımız gibi eminiz ama sahaya inildiğinde, tam tersi tablolarla karşılaşıyoruz.
Bunu önlemenin yolu ise bilimde tasarruf olmadığını, olmayacağını, herkesin kafasına kazımaktır.
Ama bunu yaparken, bilim adı altında yapılan her türlü savurganlığa da kesinlikle dur demek gerekir!..
Özetin özeti: Siparişle bilim toplumu olunmaz. Ve bilim toplumu olmadan da gerçek anlamda sürdürülebilir bir kalkınma mümkün değil. Bu yüzden, bilime şaşı bakmaktan artık vazgeçelim...