Kazanıp kayıt yaptırmayanlarla birlikte, üniversitelerdeki boş kontenjan sayısının 300 bine çıkma ihtimalinin olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Saraç, milli servetin heba olmaması için, ek yerleştirme öncesinde, tanıtım ve bilgilendirme kampanyası da dahil her yolu deneyeceklerini söyledi...
Üniversitelerde boş kalan yüz binlerce kontenjan, başkalarını rahatsız etmese de, YÖK’ü ve özellikle de Başkan Saraç’ı fazlasıyla üzmüş.
Başkan Saraç, öğrencilerin, siyasetçiler, YÖK, üniversiteler, ÖSYM ve ille de üniversite isteyen kentler başta olmak üzere herkese çok önemli bir ders verdiğini ve sonuçların çok iyi analiz edilmesi gerektiğini vurguladı.
YÖK’ün kaliteyi artırma yönündeki çabalarının önemli sonuçlar verdiğini, kapasitelerinin çok üzerinde öğrenci alan üniversitelerin kontenjanlarının azaltıldığını, temel bilimlere ve stratejik sektörlere sağlanan bursların, öğrencilerden yüksek kabul gördüğüne dikkat çeken Başkan Saraç, KKTC ve vakıf üniversitelerinin şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerektiğini, aynı değerlendirmeyi, kontenjanları boş kalan devlet üniversitelerinin de yapmak zorunda olduklarını söyledi.
Öğrenci ‘iş ve kalite’ dediSaraç, kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte, boş kontenjan sayısının 300 bine çıkma ihtimalinin bulunduğunu ve milli servetin heba olmaması için, ek yerleştirme öncesinde, tanıtım ve bilgilendirme kampanyası da dahil her yolu deneyeceklerini dile getirdi...
Üniversiteye girişte, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ve boş kontenjanların, herkese ciddi sorumluluklar yüklediğini hatırlatan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, adayların, artık çok daha bilinçli ve seçici olduğuna dikkat çekerek başta kendileri olmak üzere yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
Boş kontenjanlar herkese bir mesaj verdi.
Bu boşluğu, daha iyi bir tanıtım yaparak, en aza indirmeye gayret göstereceğiz.
Gelecek yıllarda, kontenjanlar belirlenirken, çok daha titiz davranılacak.
İtirazlar olsa da kalite odaklı yaptırımlarımız devam edecek.
Meslek lisesi mezunlarına yönelik sınavsız geçiş kaldırıldı ama önleri açık. İstedikleri yerlere girebilir, dikey geçiş olanaklarından yararlanabilirler.
Açıköğretime standart getirilmesi kaçınılmazdı. Puan türünün değişmesi doluluk oranını azalttı ama marka değerini artırdı. Artırmaya da devam edecek.
YÖK bursları artarak devam edecek. Doluluk oranları da gösterdi ki doğru yoldayız.
Geçen yıla göre tercih eden aday sayısı azaldı. Özellikle de meslek lisesi mezunları tercih haklarını kullanmadılar. Nedenlerini çok yönlü olarak araştırıyoruz. Ama ortada bir sorun olduğu kesin.
Adayları bilinçlendirmeye ve doğru yönlendirmeye yönelik rehberlik hizmetlerimiz vardı, demek ki yeterli olmadı, daha da artıracağız.
Öğrencilerimizin, mezuniyet sonrası istihdam olanaklarını da dikkate almaları sevindirici bir gelişme. Bu, üniversitelere verilen en önemli mesajlardan biridir. Artık yeni bölüm açarken çok daha seçici olmak zorundalar.
Boş kalan her kontenjan vakıf üniversitelerini mali açıdan zora sokuyor ama devletler rahat. Kayıt odaklı bütçe konusundaki çalışmalarımız sürüyor.
Taban puanlarda, baraj uygulamasına devam edilecek. Göreceli olarak bazı öğretmenlik bölümlerinde kontenjan açığı oluşsa da, tıp, mühendislik, hukuk, mimarlık programlarında doluluk oranları ve kalite yükseldi. Artık birkaç soru yapan öğrenci ne açık öğretime ne de eğitim fakülteleri veya mühendisliğe girebiliyor!
Çok sayıda kontenjanın boş kalması hoş bir şey değil ama açıkta kalan öğrenciler açısından baktığınızda ikinci bir şans olarak görülebilir. Öğrencilerimiz bu kontenjanları dikkatlice değerlendirerek, yıl kaybetmeden üniversiteli olma şansı yakalayabilirler.
Burs ile indirimi birbirine karıştırıyorlar. Bazı üniversitelerin verdikleri burs değil, indirim. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Darısı MEB ve ÖSYM’yeYÖK’ün sınav sonrasında, özellikle boş kontenjanlar konusunda özeleştiri yapması ve ileriye yönelik gerekli adımları atması takdire şayan bir durum.
Bu noktada asıl eleştirilmesi gereken kurumlar ise MEB ve ÖSYM.
Onlar da bu konuda, nerede hata yaptık sorusunu kendilerine sormalı ve doğru cevabı bulmalılar.
Yoksa, gün gelir, görev ve sorumlulukları sorgulanmaya başlanır ki, işte o zaman, karar verici kendileri değil, başkaları olur.
Özetin özeti: Yeni Türkiye için yeni bir insan gücü planlaması gerekiyor. Hem de hiç zaman kaybetmeden. Boş kalan her kontenjan, kaybedilen her hayal, sadece kişilere ve kurumlara değil, ülkemize de zarar verir!