İstanbul bir dünya kenti. Hem de en güzellerinden. Ama turistler için! Biz İstanbullular için ise tam bir eziyet kenti!
Zamanımızın çoğu yollarda sinir harbi şeklinde geçiyor!
Oysa, bu kayıp zamanlar insanın ömrünü kısaltacak şekilde değil de çok daha uzatacak ve keyifli geçirtecek şekilde, çok daha farklı değerlendirilebilir...
İstanbul’un ana yolları son 50 yıldır neredeyse aynı. Ama her 100 metreye düşen araba, bina ve insan sayısı en az 20 kat arttı.
Dünyanın her yerinde yoldan, otobandan kaçılır. Peki, biz ne yapıyoruz? Aklınıza ne geliyorsa, resmi daireleri, hastaneleri, AVM’leri, gökdelenleri, siteleri, tespih tanesi gibi yol kenarına diziyoruz!
“Otoban manzaralı ev” ilanlarını dünyanın başka bir kentinde göremezsiniz ama İstanbullular için hiç yabancı değildir.
Trafikte en ağır suçlardan biri de emniyet şeridini işgal etmektir. Cezası da sorumluluğu da ağırdır. Çünkü çok özel durumlar için hep boş olması gerekir ki can kurtarsın, trafiği rahatlatsın, kaza anında duracağınız bir yeriniz olsun.
Biz İstanbullular emniyet şeridinin adını bile unuttuk, çünkü yollarımızın çoğunda emniyet şeridi kaldırıldı!
Böyle bir kafa olabilir mi? Olabiliyormuş. İnanmayan gelsin, görsün.
Yok edilen, işgal edilen, yok sayılan sadece emniyet şeritleri değil. Yaya yolları ve deprem gibi acil durumlar için sözde tahsis edilen acil yollar da ya hepten kaldırılmış ya da işgal edilmiş durumda.
Bazı güzergâhlar var ki, örneğin Okmeydanı-Mecidiyeköy, uzunluğu, üç kilometre bile değil ama öyle bir bataklık ki bazen üç saatte kendinizi kurtaramazsınız! Oysa bırakın yeni yolları, birkaç ufak dokunuşla, sihirli çözümler üretilebilir ama önce trafiği bir sorun olarak görüp, kafa yorulması gerekir!..
Çakarlı arabalara yüzüncü kez sınırlama gelmiş! Keşke önce siyasetçilere gelse. Vatandaşın yaşadığını kendileri de yaşamadıkları sürece, bu ülkede, özellikle de İstanbul’da trafik sorunu çözülmez!..
Hani çözüm olacaktı?
İstanbul’da karşıdan karşıya yani Avrupa’dan Asya’ya geçmek eziyetlerin en büyüğü. Bu yüzden üç köprü, bir o kadar tünel ve alt geçit yapıldı.
Peki, rahatlama oldu mu?
Kesinlikle hayır!
Metro ve metrobüs hatlarını ona, yirmiye katladık!
Trafik rahatladı mı?
Kesinlikle hayır!
Yapılan tüm araştırmalarda İstanbul’un en önemli sorunu trafik olmasına karşın, dünden bugüne farklı bir çözüm üretildi mi?
Hayır, hayır, hayır!..
İşte bu yüzden, çözüm üretemeyen diğer başkanlar gitti Ekrem Başkan geldi. Daha çok yeni. Ama artık bu konuyu ciddiye aldığına ilişkin bir işaret görmek istiyoruz!
Otoparklardan alternatif yol ve ulaşım araçlarına, yapılaşmadan farklı saat uygulamasına kadar yeni arayışlar ve yeni çözüm yollarının arandığını duymak istiyoruz.
Kentleri ve ülkeyi yönetenler, ayda bir de olsa, sıradan bir vatandaş gibi tek başına seyahat etseler ne güzel olur. Koruma ordusu ve çakarları yoksa, zaten kimse kendilerini fark etmeyecek ama olup bitenleri tüm çıplaklığıyla görebileceklerdir...
Özetin özeti: Şehir içi yolculuklar metroda, metrobüste, otobüste, tramvayda, vapurda, banliyöde, dolmuşta, köprüde, tünelde, denizde, eziyet olmaktan çıkıp, keyfe dönüşmediği sürece hiç kimse ben başarılıyım diyemez!..