İşsizlik rakamları açıklandı.
Can sıkıcı ama çok daha önemlisi, sorunun yeterince ciddiye alınmaması.
Oysa işsizlik yediden yetmişe hepimizi etkiliyor ve bu noktaya gelmesinde de yine yediden yetmişe herkesin payı var.
İşte bu yüzden, deve kuşu gibi kafamızı kuma gömmekten vazgeçip, çözüm yolları aramalıyız.
Aslında çözüm hiç de zor değil.
Eğitim sistemine sihirli dokunuşlar yaparak bu tabloyu rahatlıkla tersine çevirebiliriz...
Genç işsizler
Dün açıklanan işsizlik rakamları fazlasıyla can sıkıcı.
Ülke genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2018 yılı kasım döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 706 bin kişi artarak, 3 milyon 981 bin kişiye ulaştı!
İşsizlik oranı 2 puanlık artışla yüzde 12.3 seviyesinde gerçekleşti.
Aynı dönemde, tarım dışı işsizlik oranı 2.1 puanlık artışla yüzde 14.3 olarak tahmin edildi.
Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 4.3 puanlık artışla yüzde 23.6 olurken, 15-64 yaş grubunda bu oran 2.1 puanlık artışla yüzde 12.6 olarak gerçekleşti.
İstihdam edilenlerin sayısı 2018 yılı kasım döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 201 bin kişi azalarak 28 milyon 314 bin kişi, istihdam oranı ise 0.8 puanlık azalışla yüzde 46.5 oldu.
Detaylara girdikçe içimiz daha da karardığından, harekete geçmek için bu kadarı yeter de artar diyoruz.
Samimiyet şart
Hemen her konuda günü kurtarmaya yönelik çabalarımız var.
Dünden bugüne, günü kurtarmaktan yarını kurtarmaya zamanımız, heyecanımız, gücümüz kalmıyor.
İşte bu yüzden, çocuklarımızın geleceğine yönelik adımlar atarken, MEB, YÖK, ÖSYM gibi kurumlara çok önemli görevler düşüyor...
Peki, sadece onlara mı?
Hayır.
Hepimize...
Nasıl ki her sorunun kökeninde eğitim varsa, işsizliğin kökeninde de yanlış insan gücü planlaması, yanlış eğitim yatıyor.
Doğru yere doğru okullar açıp, çocuklarımıza doğru meslekler öğretseydik, işsizlik rakamları bugün bu boyutta olmazdı!
Bir mimar nasıl ki yapıları dizayn ediyorsa, öğretmenler de aynı şekilde çocuklarımızı geleceğe hazırlıyor.
Ama kural koyucu onlar değil, iktidar adına MEB, YÖK ve ÖSYM.
Öğretmen yetersizse onları yetiştiren de kendileri, siyaset baskı unsuruysa meydanı boş bırakan da yine kendileri.
İşte bu yüzden, geleceğe doğru düzgün yatırım yapmak istiyorsak, işe önce MEB, YÖK ve ÖSYM benzeri kurumlardan başlamak gerekiyor.
Öğrenci ve işsiz sayımız öylesine arttı ki mevcut bakış açısıyla bu yükün altından kalkmaları mümkün değil.
İlgili kurumların yeniden yapılanmaları gerekiyor.
Peki, ama nasıl?
İşte onu da ortak akılla bulmak gerekiyor.
Bu, o kadar zor mu?
Kesinlikle hayır.
Yeter ki istensin.
Üniversite başvurularının yapıldığı şu günlerde velilerin olaylara direkt müdahil olmalarında yarar var.
Çünkü sonuçta işler istenildiği gibi gitmediğinde, faturanın en büyüğü kendilerine çıkıyor.
Çocukları mutlu değilse, kendileri de mutlu olamıyor.
Bu yüzden, bu süreçte, en aktif durumda olması gerekenin kendileri olduğunu asla unutmasınlar.
Yoksa gelecekte başları çok ağrır.
Evde, işsiz bir evlattan daha can sıkıcı ne olabilir ki!..
Özetin özeti: İşsizliğin çözümü, sınavlara yarış atı yetiştirmek değil, çocuklarımıza meslek öğretmek ve üretimden geçiyor!..