Hırsızlık diye bir meslek olabilir mi?
Asla olmaması gerekir. Ama bazıları var ki bu işi meslek edinmişler.
Tesadüfen de olsa, yakalananların dosyalarına bir bakıyorsunuz, hırsızlıkla ilgili onlarca sabıka kaydı var!
Neden?
Çünkü hırsızlığın cezası ve caydırıcılığı yok gibi.
İşte bu yüzden de ülke genelinde hırsızlık vakaları tavan yapmış durumda!
Söz hırsızlıktan açılmışken, hangi ortamda olursanız olun, bu konuda bir hikâyesi olmayana rastlamamak mümkün değil.
Hemen herkesin kimyası bozulmuş durumda.
Polis çaresiz, adliye yetersiz, siyaset duyarsız, halk tedirgin ve bezgin!
Buna rağmen, toplumsal duyarlılık ara ki bulasınız!
Peki, ne yapmak gerekiyor?
İşte bu noktada, yasa yapıcı ve uygulayıcılarına yani TBMM ve Adalet Bakanlığı’na önemli görevler düşüyor.
Neden? Çünkü bu yasalarla hırsızlığı önlemek mümkün değil.
Ortak kanı bu yönde!..
Caydırıcılık yok!
Apartman aidatı ya da trafik cezaları geciktiğinde bile cezalar katlanarak gidiyor. Ama söz konusu hırsız olduğunda, bırakın ceza artırımını, muafiyet bile geliyormuş.
Polislerin dilinden düşmeyen bir tekerleme var:
Biz yakalıyoruz, savcılık bırakıyor.
Peki, onlar niye bırakıyor?
Onların da mazereti çok:
Yasalar bu kadarına izin veriyor, hapishaneler dolu, hapse girip üç ay sonra çıktıklarında yine hırsızlığa devam ediyorlar, güçlü avukatları var, yasal boşlukları sonuna kadar kullanıyorlar...
Yapılması gereken, ya hırsızlığı örgütlü suçlar arasına almak ki çoğu çeteleşmiş durumda ya da cezaların caydırıcılık boyutuna gelmesi!
Yoksa huzuru kaçırmaya ve devlete olan güveni sarsmaya devam ederler ki buna da hiç kimsenin hakkı olmamalı!
Çalıntı mallar?
Yurt dışında, bitpazarından, eskiciden, yedek parçacıdan ya da internetten, çıkma mal satan herhangi bir yerden mal aldığınızda, mutlaka faturası sorulur.
Nereden aldığınız ya da niye sattığınız sorgulanır.
Belgeleyemezseniz, alıcı olarak, siz de suç işlemiş olursunuz.
Hiç kimse de çalınmış bir malı alıp suç işlemek istemez.
Çünkü oralarda, hırsızlık kadar, hırsızlık sonucu elde edilmiş malları almak da hem suçtur hem de etik olarak kabul edilebilir bir şey değildir!..
Polisin, hırsızlıkla mücadelede ilk durağı, kesinlikle, bu malların satıldığı yerler ve internet siteleri olmalıdır.
Bir aracın aynası, teybi, kadranı, navigasyon aleti ya da farklı bir parçası çalınıyorsa veya evdeki, bürodaki bilgisayarı, tableti, telefonu, televizyonu ve diğer eşyaları gasp ediliyorsa gideceği adresler bellidir.
Çalan kadar, satanlara ve sorgusuz sualsiz alanlara yaptırımlar getirilirse, bu işler bu kadar kolay olmaz.
Sosyal bilinç!
Huzuru sağlamak ve korumak sadece devletin değil, hepimizin görevi.
Komşunuzun evi, arabası ya da iş yeri soyulurken, siz ona seyirci kalırsanız, yarın o da sizinkine seyirci kalır.
Kaldı ki oturduğunuz site ne kadar güvenli olursa olsun, eğer sokak ya da mahalle güvende değilse, huzuru korumanız mümkün değil!..
Beşiktaş Kaymakamlığı ve İlçe Emniyet Müdürlüğü, yeni Valimizin de desteğiyle, bu çerçevede önemli bir projeye imza attı.
İlçe müdürleri, muhtarlar, site yöneticileri ve vatandaşların katılımıyla, Huzur Toplantıları düzenliyor. Halkı bilgilendiriyor, bilinçlendiriyor ve beklentilerini dinliyor...
Yeterli mi? Tabii ki hayır. Hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir.
Toplumsal bilinç oluşursa da arkası kesinlikle gelir!..
Özetin özeti: Hırsızların huzurumuzu kaçırmasına kesinlikle izin vermeyelim!