Hacettepe Üniver- sitesi, Doğramacı’nın ülkemize kazandırdığı üniversitelerden biri, hemen yanı başındaki Bilkent gibi...
Ankara’yı ve özellikle de Beytepe’yi biraz Boston’a benzetirim. Ülkenin en iyisi üniversiteleri hep yan yana. Hacettepe ve Bilkent’in kapı komşusu ise ODTÜ.
Ankara, deyince Cumhuriyet’in ilk üniversitesi Ankara’yı ve Gazi’yi unutmak mümkün mü!..
YÖK ve ÖSYM de Ankara’nın üniversiteler vadisinde. Bir Ankaralı olarak çok iyi biliyorum ki oralar başkentin en ücra köşeleri ve tabiri caizse Allah’ın dağıydı.
Şimdi adeta kentin göbeğinde kalmış ve önce ODTÜ, sonrasında da Hacettepe ve Bilkent sayesinde, bölge adeta ormana dönüşmüş...
ODTÜ dışında, bölgedeki tüm kampüslerin kuruluşuna şahit oldum, gelişmelerini yakından izledim ve geldikleri gurur verici noktayı da hep alkışlayanlardan oldum...
Çok yönlü eğitim
Hacettepe her ne kadar sağlık bilimleriyle anılan bir üniversite olsa da, tüm bilim dallarında en tepedeki üniversiteler arasında yer alıyor.
Mütevazı, hem de çok mütevazı oldukları için hiçbir zaman övünen, fiyaka satan bir üniversite olmadılar.
Beytepe’de öğrencilerle yaptığımız söyleşi öncesi Rektör Haluk Hoca ve Eğitim Fakültesi Dekanı Ayhan Hanım’la uzun uzadıya sohbet ettik.
Her ikisi de 30 yılı aşkın süredir Hacettepeli olmanın gururunu yaşıyorlar. Öğrenci olarak girdikleri üniversitenin şimdi en tepe noktasındalar. Bu yüzden de öğrenciyken ne iseler şu anda da o’lar. Diğer yönetici ve çalışanlarda da durum farkı değil. Üniversitedeki aidiyet hissinin diğer üniversitelerden açık ara önde olması bu yüzden...
Hacettepe’de tıptan mühendisliğe, Hukuk’tan Eğitim’e, Ekonomi’den Spor’a, Temel Bilimler’in her alanından Konservatuvar’a bir üniversiteyi üniversite yapan tüm bölümler var ve hemen hemen hepsi de alanlarının en iyileri arasında yer alıyor...
Üniversite genelinde, bir anda aramızdan ayrılan ve üniversitenin efsane rektörlerinden biri olan Tunçalp Özgen’in yası vardı. Atom karınca gibiydi, her şeye yetişirdi...
Maceralı dönemler yaşamadılar mı? Yaşadılar ama duruşlarını hiç değiştirmediler.
Eğitim, işsizlik ve...
Eğitim fakültesi öğrencilerinin davetlisi olarak gittiğim için çoğunluk onlardaydı ama her fakülteden öğrenci vardı...
Mezuniyeti yaklaşanların tedirginliği, KPSS yüzündendi. Ne kadar başarılı olursa olsunlar, yine de güvenceleri yoktu. Çünkü hiçbir bilimsel dayanağı olmayan mülakat gözlerini korkutuyordu...
İnsan gücü planlaması, meslek yelpazesinin genişletilmesi, dijital çağa hazırlık, liyakat, işsizlik, üretim, umut tacirliğine dönüşen sınavlar, çok yönlü donanım, mükemmeliyet, aidiyet, memleket sevdası, soru ve konuşulanların satır başlıklarıydı.
Peki, 40 yıla yakın bir süredir çok yakından tanıdığım bu güzide üniversitemizin öğrenci, hoca ve çalışan profilinde bir değişiklik var mıydı?
Hocalar ve çalışanlar sanki aynıydı. Öğrencilere gelince, onları biraz durgun gördüm.
Gelecek kaygısı belli ki onları da etkilemiş. Tüm ülke gençliği gibi onların da morale, motivasyona ihtiyacı var. Liderlerin tartışma konularının en başında keşke bu gelseydi ama gençler kimin umurunda ki!..
Özetin özeti: Gençlerimiz mutlu olursa, başta anne babalar olmak üzere ülke mutlu olur ve geleceğe çok daha güvenle bakabiliriz. Ne olur, onları unutmayalım...