En iyi okul diye bir okul, en iyi meslek diye bir meslek var mı, yok mu bu çok tartışılır. Zevkler ve renkler gibi okul ve meslekler de kişiden kişiye değişir.
Çünkü ilgi, yetenek ve beklentilere göre okullar da, meslekler de herkese göre farklı.
Bundan daha doğal da bir şey olamaz.
Bu noktada yapılan en büyük yanlışlardan biri MEB’in yaptığı gibi okulları “nitelikli”, “niteliksiz” diye ayrıştırmak, bir diğeri de giriş puanları ve sınav kazandırma oranlarına göre okulları iyi/kötü diye sınıflandırmaktır.
Meslekler konusundaki hataların başında ise kazandırdığı para ya da iş bulma olasılığına göre yapılan sıralamalar geliyor.
Bu konuları anlatmaktan dilimizde tüy bitti ama nedense veliler aynı hataları yapmaktan bıkmadılar. Önemli olan, öğrencilerin mutluluğudur.
Çocuklarımızın mutlu olmadıkları bir okulda ya da meslekte başarılı olmaları mümkün değil. Okul arayışının yoğunluk kazandığı şu günlerde, ne olur, başkalarından duyduklarınıza değil, kendi gördüklerinize, duyduklarınıza inanın. Okul okul gezin, öğrenci, mezun ve velilerle konuşun, öğretmenlerle tanışın, diğer okullarla kıyaslayın ve en önemlisi de çocuğunuzun istekleriyle, onların verdiklerini örtüştürün, ondan sonra karar verin.
Doğru mu, yanlış mı?
Son haftalarda, giderek artan bir şekilde, şu yönde sorular geliyor:
“YGS-TEOG’da, özel ortaokulların son 5 yılki başarı sıralaması bilgisine ulaşmaya çalışıyoruz. En sağlıklı ve doğru bilgiye ne şekilde ulaşabiliriz? Her okul kendi sitesinde bilgiler veriyor fakat aynı referans noktasından konuyu değerlendirmek için genel bir sıralama bilgisine ihtiyacımız bulunuyor. Bu bilgiye nereden ulaşabiliriz? Bilgi karmaşası olmadan, en açık haliyle okul seçimi yapmak istiyoruz. Yardımcı olabilirseniz sevinirim...”
Hangi dershane, hangi özel öğretmen, hangi puan diye başlayan sorular geldiğinde, belli ki yeni at yarışı yetiştiricileriyle karşı karşıyayız, duygusuna kapılıyoruz.
Onlar, doğru olanın bu olduğuna inandıkları için böyle davranıyorlar. Ama bu yolun yol olmadığını anladıklarında iş işten çoktan geçmiş oluyor.
Yıllardır dile getiriyorum. Milyonlarca örneğimiz var.
Çocuklarımıza en büyük kötülüğü, iyilik olsun diye biz anne babalar ve devlet yapıyor.
Ortada mutlu bir genç yoksa, onca başarıya karşın, işsizler sıralamasının en tepesinde diplomalı işsizler yer alıyorsa, kendimizi ve yaptıklarımızı bir kez daha sorgulamanın zamanı gelmedi mi?..
Bitmeyen tartışma
En iyi okul tartışması hiç bitmez.
En iyi okul, en yüksek puanla öğrenci alan ya da en çok sınav kazandıran mı yoksa ayakları yere basan, soran, sorgulayan mezunlar yetiştiren mi?
Olaya nereden baktığınıza bağlı olarak, kimileri için en iyi okul görülen bazı okullar, çoğu zaman çoğu kişi için bir şey ifade etmiyor olabilir.
Anaokulundan üniversiteye kadar tüm öğretim kurumlarını göz önüne getirdiğimizde, en fazla eleştiriyi hep o en iyi denilenler alıyor.
Neden?
Çıtayı öylesine yüksek tutuyor ve öylesine yüksek beklenti yaratıyorlar ki öğrencilik ya da mezuniyet sonrasında, pek çok aile aradıklarını bulamamanın derin hayal kırıklığını yaşıyor.
En iyi diye bilinen okullardaki mutsuz öğrenci ve veli sayısı kesinlikle diğerlerinden çok daha fazla. Yani bir anlamda, parayla, işkence çekiyorlar. Dahası, eğitim ve sınav dayatmaları yüzünden, gözlerinin önünde mum gibi eriyen çocuklarına kahroluyorlar.
Son günlerde bu “en iyi” okullardan çocuklarını almak için kapımızı çalan o kadar çok veli oldu ki kendilerini teselli etmekte güçlük çekiyoruz.
Çünkü ille de o okul olsun diyen onlardı.
Oysa en iyi okul diye bir şey yok. Önemli olan, doğru okulu bulmak. Bu da kişiden kişiye ve beklentilere göre değişiyor.
Sınav şampiyonu olduğunu iddia eden okulların mezunlarına bakın yeter. 30 yılda, zirveye tırmanan mezunlar yetiştirdiler mi, yetiştirmediler mi? Mezunların ne kadarı arada kayboldu gitti, ne kadarı en iyi yerlerde! Mademki en iyisiniz, en iyi geleceği siz sağlamalısınız. Veliler onca özveriyi onun için yapıyor, onca parayı onun için harcıyor. Çocukların çocukluğunu, gençlerin de gençliklerini yaşamamaları bu yüzden!
Pek çok konuda olduğu gibi birileri de bizi kandırıyor ama kim?
Velilere önerimiz, öğrenciliğin tekrarı yok! Popülariteye değil, çocuğunuzu en uygun, en doğru okula yöneltin. Yoksa yaşanan hayal kırıklıklarının tamiri zor oluyor!
Doğru adres?
İyi bir okul arayışı ne zaman gündeme gelir?
Okula başlarken mi yoksa lise veya üniversiteye hazırlanırken mi?
Gelinen nokta bunun çok daha ötesinde.
Anne karnındaki bebeği için okul peşinde koşanlara alışmıştık.
2-3 yaşındaki çocuklar için geç kaldınız diyenleri de çok gördük.
Bu devirde, ne evlenilir ne de çocuk yapılır diyenler her zaman vardı.
Çocuk yapmaya karar vermek için önce doğru okulu bulmamız gerekir diye kapı kapı dolaşanları ve bu konudaki detayları enine boyuna araştıranları görmüştük, sayıları giderek artıyor. “Sorduk, soruşturduk, ne doğru düzgün bir kreş ve anaokulu ne de ilköğretimden liseye devam edeceği bir okulu bulabildik. Bu durumda çocuk yapmanın ne anlamı var...” diyorlar.
Haksızlar mı?
Kesinlikle haklılar ama bunun yolu çocuktan ya da eğitimden vazgeçmek olmamalıdır!
Çare nedir?
Her şey gibi eğitimden beklentiler de değişti. Çıta giderek yükseliyor. Yaşanan sıkıntılar da zaten bu yüzden. Eğitim sorununu çözmeden diğer sorunlara çözüm aramak ise boşa zaman kaybetmenin ötesinde hiçbir işe yaramıyor.
Çocuklarımız ve ülkemizin geleceği için eğitime daha çok kafa yormak zorundayız. Hem de topyekûn!
Özetin özeti: İlgisi, yeteneği ve beklentileri çerçevesinde, iyi eğitim her çocuğun hakkıdır.