Cumhurbaşkanlığı seçiminde en önemli vaatlerden biri de 3600 ek göstergeydi.
Adaylardan karşı çıkan olmadığı gibi ona da, buna da, şuna da derken, kapsamı genişledikçe genişledi.
Seçim bitti ve şimdi icraat zamanı.
Her ne kadar, “Dün dündür, bugün de bugündür” diyen Demirel gibi, son Başbakan Binali Yıldırım da, “Seçim zamanında söylenenler, seçim zamanında kalır” tarzında sözler söylese de beklenti yüksek.
Ama bu arada, 3600 ek göstergeden kimler yararlanmalı, kimler yararlanmamalı konusunda, görünen o ki hak edenler, hak etmeyenler tarzında ciddi bir rahatsızlık söz konusu.
İsterseniz gelin önce bu konudaki tespitlere bir göz atıp, sonra ayrıntılara girelim:
Haksızlık olmasın!
“Sayın Abbas Güçlü; Milliyet’teki köşe yazılarınızı beğenerek okuyorum. Eğitime ve öğretime verdiğiniz değer beni size yazmaya yöneltti.
Sizinle paylaşmak istediğim konu, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Muharrem İnce’nin seçim konuşmalarında vaat ettikleri 3600 ek göstergeyle ilgili.
Öğretmenlere, polislere ve imamlara, eğer yüksekokul mezunu iseler 3600 ek gösterge verileceği söyleniyor.
Ben İstanbul Tıp Fakültesi’nde Dr. Biyolog olarak çalışıyorum. Ek göstergem 3600. Ben bu ek göstergeyi, 4 yıllık Fen Fakültesi eğitiminden sonra, 2 yıl yüksek lisans, 6 yıl doktora eğitimini bitirdikten sonra alabildim.
Bu ek gösterge; aynı zamanda uzman tabipler, benim gibi uzmanlığını doktora yaparak almış yüksekokul mezunları ve yardımcı doçentlere verilmektedir.
Eğer bu vaat gerçekleştirilecek olursa, bu kadar emek vermiş bizlere ve yüksekokul mezunu diğer memur gruplarına da haksızlık olmaz mı?
Bu durum yapılan eğitimi, verilen bunca emeği sıfırlamaktır.
İnsanlar eğer bir üst ek göstergeye geçmek istiyorlarsa, bunu elde etmek için gereğini yapmalıdırlar. Hiçbir emek vermemiş insanlara bir tepsi içinde bu ek göstergeyi sunarsanız, bu ek gösterge için yıllarca eğitim almış, çok sayıda sınavlara girmiş, tezler hazırlamış, tez sınavlarında ter dökmüş insanlara büyük haksızlık yapmış olursunuz.
Bu durum iş barışını da etkiler. Bu göstergenin, kimlere verileceği yönetmeliklerde açıkça bellidir. Eğer bu ek gösterge verilirse, insanlar artık çaba harcamadan, eğitimini yapmadan her şeyi isteme hakkını kendilerinde bulurlar. İşte o zaman da, eğitim ve öğretimin hiçbir önemi kalmaz.
Cumhurbaşkanımızın bundan haberi olduğunu zannetmiyorum. Bunu sendikalar talep ediyor. Bir yetkili sendika temsilcisiyle konuştuğumda bu ek göstergenin kimlere verildiğini, verileceğini bilmediğini öğrendim.
Dileğimiz, bunun ayrım yapmadan bütün meslek gruplarını kapsaması ve bize de bir üst ek göstergenin verilmesidir. Toplumumuzun ilerlemesi için bedavadan değil de insanların eğitimini yaparak, bedelini ödeyerek yükselmeleri dileğiyle...”
Liyakatin önemi!
Okurumuz çok önemli bir noktaya, yani liyakatin önemine dikkat çekiyor.
Haksız mı? Sonuna kadar haklı ama diğer çalışanlar da haklı! Çünkü onların da çok yoğun çalışma tempolarına karşın, başkalarından hiçbir farkı yok!
İşte bu noktada, herkes için daha adil bir sistemin getirilmesi gerekir. Yani birilerini sevindirirken, diğerlerini üzmemeye itina gösterilmelidir.
Yoksa eğitimin önemi daha da dibe vurabilir ve bir süre sonra okulların kapısına kilit vurmak zorunda kalabiliriz...
Özetin özeti: Liyakatin olmadığı yerde sadakat da olmaz, kalkınma da!..