Eğitim sistemimizin dibe vurduğunu bilmeyenimiz, şikâyet etmeyenimiz yok! Ama yine de rakamlar ortaya konulunca şoke oluyoruz.
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından hazırlanan 2018 Eğitim Değerlendirme Raporu açıklandı. Rapora göre hem akademik hem de etik açıdan lime lime dökülüyoruz.
Fen ve Matematik’te başarı yerlerde sürünüyor. Üniversite giriş sınavlarında, YKS’de yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde yüzde 50 başarı yakalanamadı. Yani ana dilimiz Türkçe’de bile sınıf geçecek durumda değiliz!
Peki ya zorunlu eğitim olmasına rağmen okul yüzü görmeyen ve sınav dönemlerinde okul yerine dershaneye gidenlere ne demeli?..
MEB, açıklanan bu raporla ilgili olarak ne diyecek bilmiyoruz. Ama şunu çok iyi biliyoruz ki bu rapor devletin zirvesinde de sunulacak. Neden mi? Çünkü raporu hazırlayan kurumun başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi Selçuk Pehlivanoğlu!..
Sınav odaklı eğitim!
İşte o çarpıcı rapordan bazı satır başları:
- Üniversite sınavına hazırlık için yapılan devamsızlıklar önemli bir sorun alanıdır. Sınava hazırlanan 12. sınıf öğrencilerinin birçoğu geçmişten bu yana özürlü ve özürsüz devamsızlık haklarını sonuna kadar kullanmakta ve devamsızlık yaptıkları süre içinde kurs, özel ders gibi okul dışı kaynaklara yönelmektedir.
- LGS kapsamında yapılan merkezi sınavda matematik testinin başarı oranı 100 üzerinden 24.77 ile diğer alt testler arasında en düşük değere sahip olduğu belirtilen raporda, matematik testinde öğrencilerin doğru cevap ortalamasının 20 soruda 4.95 olduğu aktarıldı.
- YKS’de yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde yüzde 50 başarı yakalanamadığı, Alan Yeterlilik Testi’ne (AYT) katılan öğrencilerin ortalama puanlarının matematikte 40 soruda 3.923; fizikte 14 soruda 0.467; kimyada 13 soruda 1.109; biyolojide 13 soruda 1.669 şeklinde belirlendiği, özellikle fen bilimleri alanındaki bu sonuçların bugüne kadar gerçekleştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarında elde edilen en düşük ortalamalar olduğu ifade edildi.
- Liselere Geçiş Sistemi (LGS) uygulamasının ilk yılında, sınava girme zorunluluğu kaldırılmasına rağmen, sınava giren öğrenci sayısında beklenen azalma gerçekleşmedi. Geçen yıl toplam kontenjanın yüzde 10’una sınav sonucuna göre yerleştirilme yapılması öngörülürken, öğrencilerin yüzde 81.46’sı yani her 100 öğrenciden 81’i sınava girdi. Bu eğilimin nedeni ortaöğretime geçiş sürecindeki temel sorunlarla açıklanırken, kontenjanı boş kalacak kadar tercih edilmeyen bir ortaöğretim kurumuna sınavla öğrenci almanın da sınav odağı oluşturmak anlamına geldiği belirtildi.
- Ortaöğretimde okullaşma oranı 2008-2009 eğitim öğretim yılında yüzde 58.5 iken, ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına dâhil edilmesinin bir sonucu olarak 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibarıyla yüzde 83.6’ya yükseldi.
Nasıl düzelir?
Görünen o ki eğitim sistemimizi sınav odaklı olmaktan çıkartamadığımız sürece, yol kat etmemiz mümkün değil. Bunun yolu ise umut tacirliğinden vazgeçip, ciddi bir ölçme değerlendirme ve eleme sistemi getirmektir. Yani, belli bir akademik ortalamanın altında kalanlar, üniversite yerine hayata yönlendirilmelidir. Çünkü yıllarca sene kaybından sonra gelinen nokta bu olmaktadır.
MEB, YÖK ve ÖSYM gibi kurumların ve sonrasında kurulan Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun bu konuda çok da başarılı oldukları söylenemez.
İşte bu yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği Türkiye İttifakı’nın ilk icraatı eğitim olabilir!..
Özetin özeti: Eğitimde sözün bittiği yerdeyiz ve yeni açımlar gerek!..