Dünya değişiyor ve biz hâlâ kırk yıllık eğitim sistemiyle çocuklarımızı geleceğe hazırlamaya çalışıyoruz.
Daha doğrusu, hayallerini çalıyor, enerjilerini tüketiyor, yeteneklerini köreltiyor, üretimden kopartıyor ve sonra da çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşamadan, sıkılmış limon gibi bir kenara atıyoruz!..
Kirli hava, kirli su, asit yağmurları, beton kentler, yok olan ormanlar!
Bütün bunlar ne?
Hayatın ta kendisi.
Peki biz okullarımızda hayata dair ne yapıyor, çocuklarımıza ne kazandırıyoruz?..
Coğrafya???
Coğrafya Eğitimi Derneği’nden bir grup öğretmen arkadaş, önceki gün, ta İzmir’den kalkıp, İstanbul’a gazeteye ziyaretimize geldi.
Uzun uzadıya Coğrafya’yı konuştuk.
Dünyanın en önemli coğrafyasındayız ama bunun farkında bile değiliz.
Dahası, kirli su, kirli hava, yok olan ormanlar, poşet, Coğrafya değil de ne dedim?
Hep birlikte Coğrafya dediler.
Tıpkı diğer dersler gibi?
Matematik yazılımsa, Fizik televizyonsa, Kimya pilse, biz öğrencilere neler öğretiyoruz?.. Madem, Coğrafya yaşamsa, okullarda, sınav yarışının ötesine geçip, hayata dair çocuklarımıza ne veriyoruz?..
Yaşamdan, üretimden, kaliteden ve en önemlisi de insani değerlerden uzak bu eğitim sistemiyle daha nereye kadar devam edeceğiz?
Bu eğitim sistemi kime ne kazandırıyor, neleri alıp götürüyor sorusunu, yediden yetmişe, hepimiz önce kendimize, sonra da herkese sormalıyız.
Evet, bu eğitim sistemi, çocuklarımıza, bize, ülkemize ve evrensel değerlere ne katkıda bulunuyor?
Soran, sorgulayan nesiller yetiştirmediğimiz sürece, geleceğe daha emin adımlarla yürüyemeyiz. Sosyal bilimlerdeki diğer dersler gibi Coğrafya derslerini ve sınavlardaki soru sayılarını neredeyse yok denecek kadar azalttık ama takıldığımız nokta o değil, kazanımları olmalı.
Tıpkı aşağıdaki bir öğretmenimizin sorguladığı gibi sorgulayıp, farklı yönde düşünen öğrenciler yetiştirmeliyiz:
“Plastik şişeler başta olmak üzere, geri dönüşümü mümkün her türlü atığı çöpe atabiliyorken, boy boy santraller dikip, toprak, su mahvedilirken, en güzel koylara rant için imar izni verilirken, çevreyi korumak için poşetin paralı yapılması, doğru ve güzel adım ama maalesef inandırıcı gelmiyor...”
İlle de samimiyet!
Eğitimde, siyasette, ticarette ya da yaşamın bir başka alanında, başarı ve mutluluğa giden yol önce samimiyetten geçiyor.
Eğitimde kişiye yeni değerler kazandırmanın birinci koşulu da ülke sevdasıysa bu konuda her hareketinizle onlara rol model olmak zorundasınız, tasarruf istiyorsanız önce siz frene basmalısınız, üretim diyorsanız lafın ötesine geçip katma değeri yüksek ürünler üretmelisiniz, kalite diyorsanız mikro ölçekte düşünmelisiniz, doğayı ve çevreyi korumadan söz ediyorsanız yaşanan katliamlara önce siz karşı çıkmalısınız, saygı bekliyorsanız önce siz başkalarına saygı duymalısınız, örnek olmalısınız. Emin olun sonrası kendiliğinden gelecektir...
Türk eğitim sistemi, rotasını kaybetmiş bir gemi gibi okyanusta oradan oraya savrulup duruyor. Ve işte eğitimde ve ülke genelinde yaşadığımız tüm sorunların cevabı ve geldiğimiz son nokta:
“Bugün yaşadığımız tüm sorunların temelinde Coğrafya var, fakat bu sorunların çözümü için sunulan hiçbir şeyde coğrafya yok. İçinde coğrafya barındırmayan tek bir şey sayabilir misiniz? Ama tüm bunlara rağmen sesimizi duyuramıyoruz...”
Özetin özeti: Ne olur, bugün kendinize şu soruyu sorun ve çocuklarınızın hayatını ona göre yönlendirin? Eğitim nedir?..