Noel Baba gibi eğitim de iyice yaşlandı.
Okul, öğrenme, öğretmenlik, neredeyse dünyanın en eski kurum, kavram ve mesleği!
Dünya aldı başını gidiyor, okul-öğretmen-sınav üçlemesi hiç değişmedi.
Oysa günümüz öğrencileri, farkındalık ve heyecan arıyor.
Çok çabuk sıkılıyor, işlerine yaramayacağına inandıkları bilgileri asla öğrenmek istemiyorlar.
Bu bizde böyle de dünyada farklı mı? Hayır.
Bir yanda yaşam boyu öğrenme modelleri geliştirilirken, öte yanda günümüz gençliğini yeniden kazanmaya yönelik eğitim arayışları devam ediyor.
Peki, bunlar ne olabilir? Yeni yıl bu konuda neler getirir?
80’li, 90’lı yıllarda, 2000’li yıllarda her şeyin değişeceğini hayal ederdik.
Bilişim Çağı ile birlikte çok şey değişti ama eğitim hâlâ aynı. Özellikle de bir ömür törpüsü haline gelen sınavlar!..
2018’in de sınav tartışmalarıyla geçmesini istemiyoruz.
Eğitim sistemimize yeni bir vizyon gerek.
Bu vizyona da asla ve asla ayaküstü karar verilmemeli; kanun gücünde kararnamelerde olduğu gibi, biz yaptık oldu dayatmasına dönüşmemeli.
Kötü eğitimin bir mazereti olamaz.
Bozulan ekonomiyi düzeltebilir, iyi işlemeyen yasaları değiştirebilir, seçim sistemiyle istediğiniz gibi oynayabilirsiniz ama iyi yetişmeyen nesillere, pardon deyip, sil baştan eğitim veremezsiniz!
Bu yüzden eğitime A’dan Z’ye yeni bir çehre gerek. Çünkü dünya bu konuya ciddi anlamda kafa yoruyor ve yeni yılda da çok önemli adımlar atılacak!..
Umarız, gelecek trenini bu kez de kaçırmayız...
Yeni yılla ilgili isteğimiz bu yönde. Gelelim bugüne:
Öğretmen atamaları
Bütçeden en fazla payı MEB alıyor ama kadro dağılımında en fazla gereksinim öğretmene olmasına rağmen, hak ettiğini alamıyor. Neden?
2017, öğretmen atamalarında sevindirici bir yıl olmadı.
Son yılların en düşük ataması bu yıl gerçekleşti.
2017 KPSS sonuçlarına göre hâlâ bir atama yapılmadı.
Tüm umutlar şubat atamasında ama o da yeterli görülmüyor.
İşte bu noktada, öğretmenler, ısrarla şu soruya cevap istiyorlar:
“110 bin personelden sadece 20 bini öğretmene veriliyor. Sağlık 36 bin, Adalet 15 bin, Diyanet 9 bin 500 alıma karar kıldı. Peki, atama bekleyen yüz binlerce öğretmen ne olacak? MEB, 400 binden fazla mezun öğretmen varken, 109 bin açık karşısında 20 bin kadroyu neden kabul ediyor?”
Öğrenci ya da öğretmen başına ayırılan kaynak, Batılı ülkelerle kıyaslandığında, MEB’e yeterli bütçe verilmiyor gibi gözükebilir ama yıllardır en büyük pay eğitime ayırılıyor.
Yeterli mi?
Hayır.
17 milyon öğrenci, bir milyondan fazla öğretmen ve idari personel için çok daha fazlası gerek.
Bütçe olanaklarının daha fazlasına izin vermediği söyleniyor. Haklı olabilirler.
İşte bu yüzden, eğitim için ek kaynakların yaratılması gerekiyor. Çünkü kötü eğitimin mazereti olamaz!
Eğitim, sadece, devlet ya da hükümetlerin değil, hepimizin ortak sorumluluğu altında. Çünkü iyi bir eğitim, iyi bir gelecek demek. Bu nedenle, eğitime hep birlikte kafa yormalı ve taşın altına hep birlikte elimizi koymalıyız...
Özetin özeti: Geçtiğimiz onca yılda olduğu gibi yeni yılda da ısrarla, ille de eğitim demeye devam edeceğiz!..