Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü!
Belki hatırlayanlar olur. Söylenecek çok söz var ama beyhude! Çünkü kim ne derse desin, bildiğimizi okuma devam ediyoruz...
Çocuk hakları hem kanunen hem ahlaki olarak dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram.
Buna bir de özellikle ülkemiz için sınavlardan korunma hakkı eklenmeli ki çocuklar biraz çocukluklarını yaşayabilsinler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onları sınav kölesi olmaktan kurtarma konusunda verdiği onca mücadele sanki boşuna!
Güya, sınavlar azalacak, dershaneler kapanacak, çocuklar çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşayacaktı. Tam tersi oldu.
Baksanıza, ara tatilde bile dur durak bilmeden sınavlara hazırlanıyorlar.
Sosyal Bilimler’e
bir darbe daha
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde, başta kız çocukları olmak üzere, gençlerin Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik alanlarına yönlendirilmesi konusunda alt komisyon kurulmuş!
Bizim arkadaşlar da “Haydi kızlar sayısala” diye başlık atmış!
Eyvah, eyvah!
Ülkemizdeki en başarılı öğrenciler, çok uzun yıllardır, hep sayısala yönlendiriliyor. Bu yüzden, Sosyal Bilimler zaten çökmüş durumda. Bu yetmezmiş gibi, şimdi bir de MEB dersleri, ÖSYM de soru sayılarını azaltıyor! YÖK ve TÜBA benzeri kurumlar ise gelişmeleri sadece uzaktan izlemekle yetiniyor.
Oysa sadece ülkemizde değil, dünyanın en önemli sorunlarının kökeninde hep sosyolojik nedenler yatıyor. Tek fark, tüm gelişmiş ülkelerde, sosyal bilimler de tıpkı temel bilimlerin diğer alanları gibi hak ettiği değeri fazlasıyla görürken, bizde devlet eliyle adeta tu kaka ilan ediliyor...
MEB, bir ara, yaptığı yanlışın farkına vardı ve sosyal bilimler liseleri de açmaya başladı ama ne kadar açsa da sayısal olarak fen liselerinin okul ve öğrenci sayılarının dörtte birinin ötesine geçemediler.
Bu topraklarda, bugüne kadar, öylesine filozoflar çıktı ki hemen hepsi, son yüz yıllarda, son bin yıllarda kaldı. Tek nedeni var o da eğitime yönelik bu şaşı bakışımız!..
Şekilcilik!
Eğitim yönetiminde hâlâ şekilciliğin ötesine geçemedik.
Kâğıt üzerinde her şeyi mükemmelmiş gibi göstermeye bayılıyoruz.
Fazla uzağa gitmeyin, ara tatil için neler söylendi, neler yaşanıyor?
Yüzde 1’in bile yararlanamadığı etkinliklerden sanki tüm öğrenciler, öğretmenler, veliler yararlanıyormuş gibi bir hava yaratılıyor ki anlamak mümkün değil.
Diğer iş yerlerinde nasıl bilmiyorum ama birkaç gündür gazetede çokça çocuk görüyoruz. Arkadaşlara sorduğumuzda, “Evde bırakacak kimse yoktu” diyorlar. Etkinliklere gönderseydiniz dediğimizde, haklı olarak “Kim götürecekti, ayrıca kaldı ki o etkinlikler için özel bir çabaya gerek yok, her zaman yaptığımız ya da yapacağım etkinlikler” şeklinde konuşuyorlar.
Önceki gün bu konuda bir tweet atıp, sizin oralarda tatil nasıl geçiyor diye soracak oldum, mesaj yağdı.
İyi oldu diyenler yok muydu, elbette vardı ama genele bakarsanız, tatil çok da keyifli geçmiyor!..
Özetin özeti: Günü ve koltuğu değil, geleceği kurtarmak için çaba harcayalım...