Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğitimi, bilimi, öğretmeni, öğrenciyi sevmek, ülkeyi sevmektir.

Onların geleceğini düşünmek, ülkenin geleceğini düşünmektir.

Eğitime, bilime, öğretmene, öğrenciye değer vermek, ülkeye değer vermektir.

İstihdamda insan gücü planlaması yapmak, geleceği planlamaktır.

Peki, bunların ne kadarı yapılıyor?

Daha da önemlisi, bütün bu konularda ne kadar samimiyiz?

Söz çok, icraat yok

Samimiyet konusunda, zerre kadar şüphemiz yok.

Hem anne babalar hem de devlet olarak, çocukları seviyor, eğitime değer veriyoruz ama hepsi o kadar.

Haberin Devamı

Lafla peynir gemisi yürümediği gibi, lafla eğitimde ve bilimde yol almak da mümkün olmuyor.

Daha önce defalarca yazdık ve bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz!

Çocuklarımıza ve eğitime, iyilik olsun diye zarar verenlerin en başında aileler ve bizzat devletin ta kendisi geliyor!

Nasıl mı?

Ebeveynler, sahibi olamadıkları meslekleri ya da kaçırdıkları treni çocuklarına dayatıyor, devlet de öğrencilerin her birinin ayrı birey olduğunu zerre kadar göz önünde bulundurmadan, onların ilgi, yetenek, birikim ve hayallerini dikkate almadan, adeta bir kobay gibi sürekli olarak üzerlerinde yeni sistemler deniyor.

Niyet iyi ama sonuç felaket!

Geldiğimiz nokta da zaten ortada!

Ne yapmak gerekiyor?

Her şeyden önce, konunun önemini kabul etmemiz, işi ehline vermemiz ve en önemlisi de eğitime, bilime, çocuğa, öğretmene, ideolojik değil, pedagojik bakmamız gerekiyor.

Peki, bunu niye yapamıyoruz ya da özellikle yapmıyoruz?

Çünkü eğitimin, bilimin, çocuklarımızın ve öğretmenin önemine yeterince inanmıyor ve onları yeterince sevmiyoruz.

Şimdi bunun aksini iddia edenler çok çıkar.

Anne babalar çocuklarının en değerli varlıkları olduğunu, devlet de kendileri için onların geleceğinden daha önemli bir şey olmadığını milyonuncu kez bir daha hatırlatabilir.

Böylesi önemli konularda, öylesine çok deneyim yaşadık ki artık lafa değil icraata bakıyoruz.

Sonuç ortada!

Şimdi ne olur, hiç kimse yine peş peşe rakamlar sıralayıp, dünden bugüne nelerin yapıldığını anlatmasın. Çocukları ve öğretmenleri ne kadar sevdiklerini, değer verdiklerini, onların, bu ülkenin geleceği olduğunu söylemesin.

Haberin Devamı

Sonuç ortada ve asıl konuşulması gereken, yapılanlardan çok yapılmayanlar!

Cumhuriyet tarihi boyunca, göreve gelen her hükümet eğitim konusunu önemsemiş, fazlasıyla bütçe ayırmış ama onun ötesine geçememiştir.

Eğitimde hamle yapmak, ayırılan bütçeyle, yapılan binalarla, artan okul, öğretmen ve öğrenci sayılarıyla sınırlı kaldı. İşin özünü kaçırdık. Eğer öyle olmasaydı, en önemli ortak özellikleri, akıllarının ucundan Milli Eğitim Bakanı olmayı zerre kadar geçirmedikleri için bu konuya hiç kafa yormayan isimleri onlarca yıldır bakan yapmaya devam eder miydik?

Eğitim, bilim ve çocuk, bir sevda işidir, ona inanmak ve gerekli ortamı yaratmak gerekir. Bu da kesinlikle sadece parayla, ideolojiyle, sayılarla olacak bir şey değil!

Özetin özeti: Geleceğimiz olan çocuklarımızı, geleceğin mimarı öğretmenlerimizi ve refahın anahtarı olan eğitimi, bilimi, ne olur daha fazla göz ardı etmeyelim...