Bir öğretim yılı daha törenlerle başladı.
Büyük laflar edildi, büyük hedefler konuldu.
Ne diplomalı işsizler gündeme geldi ne de hâlâ gidecek bir lise bulamayan öğrenciler, atanamayan öğretmenler ve tam günden yarım güne inen eğitim!..
Okul dünyanın en güzel mabetlerinden biri.
Öğretmen ve arkadaşlar can yoldaşı; öğrenmek ise heyecanların en büyüğü.
Hepsi birleştiğinde ise ortaya inanılmaz bir tablo çıkıyor...
Hiç ama hiç kimse, gerekçesi ne olursa olsun, ne olur bu güzelliği hiç bozmasın.
MEB, YÖK ve ÖSYM de gölge etmesin, başka ihsan istemez.
Yeni öğretim yılı keyifle başlasın, keyifle devam etsin ve aynı coşkuyla tamamlansın.
Anaokulundan üniversiteye hepimize yeni dünyalar açsın, öğrenmenin aşkını aşılasın, ömür boyu sürecek yeni dostlukların kapısını aralasın...
15 Ekim?..
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk dün yeni öğretim yılı töreninin ardından gazetecilerin sorularını cevaplamış:
“İki ay bir haftadır birçok kişi icraat bekliyor, ‘Bir şey yapması lazım artık Ziya Hoca’nın’ diyorlar. Sosyal medyada özellikle bunu fark ediyorum. Ben bir bilim insanıyım ve veriyi görmeden bir planlama yapmam. Yani sahayı görmem lazım ve bütün sistemi kabaca bir analiz etmemiz lazım arkadaşlarla. Bunu yapmadan, akşam düşündüm, sabah şunu yapayım meselesi değil bu. Onun için 15 Ekim’e kadar biraz sabretsin insanlar. Neyi planladığımızı, ne yapmak istediğimizi çok daha net olarak ifade etme fırsatımız olacak. Ben bilerek hemen acil icraatlara geçmemeyi tercih ediyorum.”
15 Ekim’e ne kaldı, bir ay daha bekleriz. Ziya Hoca, hem de tam da göbeğindeyken, 30 yılda göremediği tabloyu üç ayda görecekse, ne mutlu ona.
15 Ekim’i iple çekiyoruz...
Bir felsefe hocasının feryadı
“Türkiye’de felsefe bölümlerinin doluluk oranı yüzde 40 civarında. Hiç ilgisi olmayan ve felsefe bölümünün olmaması gereken yerler hariç Ankara, İstanbul ve İzmir’de bile felsefe bölümleri dolmadı.
Erciyes Üniversitesi, Anadolu’da tek araştırma üniversitesi olmasına rağmen, bizim bile birinci öğretimde 30, ikinci öğretimde 55 açık kontenjanımız boş kaldı. Hatırlarsınız, aynı durum temel bilimlerin başına geldiğinde de hepimiz haklı olarak isyan edip, temel bilimlerin olmazsa olmaz olduğunu haykırdık.
Acaba bütün bilimlerin de temeli olan ve hepsinin kendinden ayrıldığı felsefe için niçin böyle bir haykırışta bulunmuyoruz?
Felsefe çok mu değersiz?
Felsefesiz bir toplumun nereye savrulduğunu yaşadığımız toplumda açıkça görmüyor muyuz?
Felsefe bölümlerinin boş kalmasının ana nedeni, geçen yıl, işgüzar MEB bürokratlarının 5 sene felsefe öğretmenine ihtiyaçlarının olmadığını açıklamasıydı.
Trajikomik olan ise bu açıklamadan çok kısa bir süre sonra yine aynı MEB’in, haklı olarak, lise felsefe zorunlu ders saatlerini 2’den 4’e çıkarttığını açıklamasıydı.
Sırf bundan dolayı bile felsefe grubu öğretmenine ihtiyaç iki kat artmış bulunmaktadır.
Felsefe mezunlarına yapılan diğer bir haksızlık ise sosyoloji mezunlarının felsefe grubu öğretmeni olmasıdır.
Bunun tersi ise maalesef söz konusu değildir...”
Özetin özeti: Eğitim her şeydir ama diplomanız artık hiçbir işe yaramıyorsa, bazen hiçbir şey değildir!..