Elimin altında, birini bırakıp, diğerini okuduğum iki çok önemli kitap var.
Her ikisi de belgesel niteliğinde.
Prof. Dr. İrfan Erdoğan, ona göre, “Tüm zamanların en büyük eğitimcisi” İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nu anlatıyor, Prof. Dr. Ahmet Şimşek’in editörlüğünü yaptığı kitapta ise 38 ülkenin tarih kitaplarındaki Türk imajı ele alınıyor...
Her ikisinde de çok çarpıcı bilgiler, anekdotlar, belgeler, görseller var.
Birinde genel Türk/Osmanlı tarihi, diğerinde ise yakın tarihimiz ele alınıyor...
Baltacıoğlu
İsmail Hakkı Baltacıoğlu enteresan bir isim.
Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet tarihinin çok önemli bir bölümüne tanıklık etmiş, eğitimine yön vermiş. 24 yaşında çiçeği burnunda bir öğretmenken Avrupa’ya gönderilmiş. 34 yaşında, Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olan İstanbul Darülfünun’un yani İstanbul Üniversitesi’nin ilk rektörü ve sonrasında da Cumhuriyet’in göz bebeği Ankara’daki Gazi Eğitim Enstitüsü’nün ilk müdürü olmuş.
92 yıllık ömrüne çok önemli görevler ve çok sayıda kitap ile binlerce makale ve konferans sığdırmış.
İstibdat Dönemi’nde büyümüş ve okumuş, Meşrutiyet Dönemi’nde hayata atılmış, mütareke, mücadele, kurtuluş ve kuruluş dönemlerine tanık olmuş, Atatürk, Menderes ve 27 Mayıs sonrası dönemleri yaşamış, hiçbir ideolojinin ve dönemin esiri olmamış kendine münhasır bir eğitimciydi.
Erdoğan’a göre: “Özgür ve özgün bir adamdı. Türkçüydü, muhafazakârdı, cumhuriyetçi ve inkılapçıydı. Takdir ettiği kişilere ve düşüncelere gocunmadan yer açtı. Ama zihnini kimseye tam anlamıyla teslim etmedi. Onun benliğini hiç kimse ve hiçbir ideoloji ele geçiremedi, işgal edemedi.”
Yani Cumhuriyetçi Muhafazakâr İsmail Hakkı Baltacıoğlu kitabı bir anlamda, bir asra yakın zor bir dönemde, beş farklı dönemi yaşamış, onurlu bir eğitimcinin yaşam öyküsü.
Kitapta, Baltacıoğlu’nun Atatürk ve dönemin eğitimcileri, siyaset adamları ve aydınlarıyla yaptığı görüşmelerin, Fransa, İngiltere, Almanya ve Belçika’ya yaptığı iki yıllık gözlem seyahatinin ayrıntıları da var.
Uygulamaya, üretime ve farkındalık yaratmaya yönelik eğitim anlayışı, eminim ki sonraki yıllarda Köy Enstitüleri’ne ve modern eğitime yönelmemize ilham kaynağı olmuş ama nedense eğitim tarihimiz kendisine yeterince sahip çıkmamış. Bu yüzden, Prof. Erdoğan’a, sonsuz teşekkürler ediyoruz!
Eğitime ilgi duyanların kesinlikle okuması gereken bir kitap (ALFA Yayınları, 302 sayfa).
Dünya bizi nasıl tanıyor?
Türklerin/Osmanlıların dünyadaki imajı nasıl diye merak ediyorsanız, bunu araştırmaya, önce tarih ders kitaplarından başlamalısınız. Çünkü ilk bilgiler kafalara nasıl kazınıyorsa, sonrası öyle gidiyor.
Her birini bir ya da birkaç öğretim üyesi, araştırmacı ya da tarihçinin kaleme aldığı 546 sayfalık kitabın, her sayfası sizi şaşırtmaya yetiyor da artıyor.
Dünya bizi yanlış tanıyor diyoruz ama sanki bunun temeli okullarda atılıyor.
Her ne kadar UNESCO’nun çabalarıyla, ders kitaplarında diğer milletleri küçümseyen, aşağılayan, ötekileştiren, düşmanlaştıran ifadeler yok edilmeye ve yumuşatılmaya çalışılsa da ders kitaplarında hâlâ “Bu biz miyiz?” dedirtecek, aslı astarı ve kaynağı belli olmayan çok sayıda hikâyeler söz konusu!
Osmanlı coğrafyası başta olmak üzere, dünyanın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına pek çok önemli ülkeyi kapsayan bu özgün çalışmada, dünyadaki Türk imajının genel bir fotoğrafı ortaya çıkartılmış.
Farklı ülkelerin tarih kitaplarında bizimle ilgili öylesine ayrıntılar var ki bunların pek çoğundan biz bile haberdar değiliz. Hele ki bizim destan yarattığımız bazı savaşlar var ki kazanan onlar, hezimete uğrayan bizmişiz gibi anlatılıyor.
Tarih kitaplarında objektif olanı bulmak zor. “Oysa çağdaş eğitim, gençlerin karmaşık dünyayı anlamalarına yardımcı olmak için özellikle tartışmalı konuları tarafsız ve dengeli bir şekilde incelemelerini sağlayacak entelektüel becerilerle donatmayı amaçlar...” (PEGEM Akademi Yayınları)
Özetin özeti: Okumanın, öğrenmenin tadı hiçbir şeyde yok!..