Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bırakın vatandaşı, millet- vekillerinin itibarı bile domatesin itibarı kadar konuşulmadı.
O anlı şanlı milletvekilleri, gelecekleri liderlerinin iki dudağı arasında olduğu için ne ülkenin gidişatını etkileyebiliyorlar ne de enflasyonu.
Domates, biber, patlıcan öyle mi!
Heyyyttt diye bir efelendi, önce enflasyon, ardından dolar yükselişe geçti.
Çok tanrılı dönemlerde yaşıyor olsaydık, emin olun, domatese tapanlar da çıkardı...
Sorun domateste mi yoksa üreten insan yetiştirmekten ve üretimden vazgeçen bizlerde mi?
Sanki asıl tartışmamız gereken konu bu!
Eğitim, eğitim, eğitim!
Batı’nın bize verdiği en önemli rollerden biri de tüketim.
Biz zaten her şeyi üretiyoruz, siz hiç yorulmayın, tüketin, tüketin, daha fazla tüketin diye sürekli gaz vermeleri bu yüzden.
Yeni çıkan ne varsa, önce bize geliyor.
Sabah akşam izlediğimiz TV dizileri, gelin kaynana programları boşuna değil, onlarla uyutup, mobil telefonlar ve sosyal medyayla oyalayıp, kredi kartlarıyla hayal satıyorlar.
En kötüsü de ne biliyor musunuz?
Yaratıcılığın en değerli olduğu bir çağda, 4-5 seçenekli deli saçması test sınavlarıyla, çocuklarımızı, her şeyden ama en önemlisi de üretimden kopartıyoruz.
Eğitim sistemimizi A’dan Z’ye değiştirip, önce kendisi, ailesi, yaşadığı kent ve ülkesi için bir şeyler üreten ve bununla gurur duyan nesiller yetiştirmeliyiz.
Çocuklarımızı sınav manyağı yaptık.
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamıyor.
Anne, babalar da onlarla birlikte aynı esaretin pençesinde.
Peki, sonuçta ne elde ediyoruz?
İyi bir meslek mi? Hayır.
İyi bir kariyer mi? Hayır.
Mutlu bir gelecek mi? Hayır.
Bol kazanç mı? Hayır.
O zaman, onca sıkıntı niye?
Köydeki, kentteki, varoştaki, rezidanstaki, doğudaki, batıdaki tüm öğrencilere aynı müfredatı dayatmanın mantığı ne?
Eğitimin birinci amacı, kişiyi, karşılaştığı sorunlara karşı donanımlı kılmaktır.
Peki, bunu yapıyor muyuz? Hayır.
Öncelikli hedefi, iyi bir yurttaş yetiştirmektir.
Hadi diğerleri umurumuzda değil, bunu gerçekleşti- rebiliyor muyuz?
Evet demek mümkün değil.
Geleceğe umutla bakmalarına olanak sağlayabiliyor muyuz, üretmeden tüketmenin sonsuza dek gitmeyeceğini kafalarına kazıyor muyuz, en iyi mesleğin onları en mutlu edecek meslek olduğunu ve her mesleğin, özellikle de alın terinin onurlu olduğunu içselleştirebiliyor muyuz?
Hayır, hayır, hayır...
O zaman niye hâlâ bu eğitim sisteminde ısrar ediyoruz.
Bize biçilen, bilinçsiz tüketici rolünü, en iyi şekilde oynamak için mi?..
Tarım neden önemli?
İnsanoğlu, var olduğundan beri üç konuyu önemsedi.
Yaşamak, korunmak ve neslini devam ettirmek.
Yüzyıllar içerisinde, yaşam kalitesini artırmak için yeni arayışlar içerisine girmiş ve o da sorunları beraberinde getirmiş.
Tıpkı şimdi bizim, tarım arazilerini, ormanları yağmalayıp, beton yığınlarına dönüştürdüğümüz, çocuklarımızı, köylümüzü üretimden kopartıp, hazıra alıştırdığınız gibi...
Üreten, sorun çözen, yaşadığı ortama değer veren insanlar yetiştirmek zorundayız.
Yoksa toplumun efendisi, sizler, bizler değil, domates, biber, patlıcan olur!
Dünya akıllı tarıma geçeli çok oldu.
Tarım arazisi bizim onda birimiz kadar olup da bizden fazla üretim yapan çok ülke var!
Kendileri ve çevresindeki üç beş aileyi doyurmaya yönelik küçük ölçekli işletmeler, dünya genelinde, giderek ilgi görüyor. Çünkü açlığın yarattığı tehlikenin boyutları herkesi ürkütüyor!
Domatesin değil, insanımızın itibarını artıracak, yeni eğitim, bilim ve tarım politikaları gerek bize.
Ülkeyi yönetenler ya da yönetmeye talip olanlar, kısır politik tartışmaları ve kongre entrikalarını bırakıp, keşke biraz da bu konulara kafa yorsalar. Ama nerdeeee...
Özetin özeti: Ülkesini, milletini ve ailesini en çok seven kimdir? Onlar için tohumu tarlaya atanlar mı, yoksa mirasyedi gibi her şeyi sınırsızca tüketenler mi?..