Herhangi bir konuda devlete olan güven her şeyden çok daha önemli.
Bu yüzden devlete olan güveni sarsmaya hiç ama hiç kimsenin hakkı da yok, yetkisi de...
Doğru olan bu ancak söz konusu eğitim olduğunda tüm kurallar yerle bir oluyor.
Eğitimin onlarca hedefi var ama en önemlisi, iyi yurttaş yetiştirmektir.
Bunun yolu da sınavlardan değil, güvenden geçiyor.
Devlet olarak sen vatandaşına, vatandaşın da sana güven duyacak ki gücümüze güç katalım.
Siyaset, ne zaman çıkıp, “Biz vatandaşın hizmetkârıyız” dese, MEB ve YÖK bürokratları bunun tam tersini yapıyor.
Eğer bugün için eğitimin geneli ve mülakatlar konusunda ciddi bir memnuniyetsizlik varsa, bunun bir numaralı nedeni, bürokratların kafa karışıklığıdır.
Yüzde yüz haklı oldukları konularda bile eleştiri oklarının hedefi haline geliyorlarsa, oturup önce kendilerini sorgulamaları gerekir...
Ha bu arada, hata yapan bürokratlar ödüllendirildiği sürece, bu kırgınlık, küskünlük ve demoralize olma durumu asla sona ermez!..
İşte size çok çarpıcı iki tespit!
Önce onlara kulak verelim sonra da ne yapılması gerektiğini sesli olarak düşünelim.
‘Uyku haram!’
“Sosyal bilgiler öğretmeniyim, önceki yıl KPSS’den 80 puan aldım, ancak kontenjan az olduğu için mülakatta başarılı olmama rağmen atanamadım.
Geçen yıl, çok sıkı bir şekilde sınava hazırlandım ve 86 puan alarak branşımda 25. oldum, artık önümde engel kalmamıştı, mülakatı daha önce geçtiğim için gözümde büyütmedim, içim rahat bir şekilde gittim, nihayet hayalime kavuşacaktım. 15 Ocak’ta sonuçlar açıklandı, mülakat nedeniyle, baraj altında kalmışım!
Daha dün memleketimde bulunan hangi okulu yazsam, ilk dersimde neler anlatsam diye düşünürken, bugün tercih bile yapamıyorum.
Ne yapacağımı bilemez durumdayım. Uyku haram. Şu anda askerim, elim kolum bağlı. Hangi hukuki yollara başvururum diye araştırma yapıyorum ama daha önceki emsaller, bir çıkmazın içinde olduğumu bana gösteriyor. Belki siz bu mesajı görecek veya görmeyeceksiniz, ben sadece derdimi anlatabilecek, beni anlayabilecek biriyle dertleşmek istedim, sizden tek ricam sesimiz olmanız...”
‘Kime güveneceğiz?’
“35 yaşında matematik öğretmeniyim. Dershaneler varken dershanede öğretmenlik yaptım, sonra kapatılınca çok düşük maaşlara özel okulda çalıştım. Daha sonra da elimdeki avucumdaki parayla iki matematikçi bir araya gelerek, devletin bize tanıdığı yasal hakkı kullanarak, tek bir bilim grubunda özel öğretim kursu açtık, canla başla çalıştık.
Öğrencilerimiz çok başarılı oldu. Türkiye’nin en iyi üniversitelerine yerleştiler. Ve çalışmalarımız velilerimizi mutlu etti ki bir sonraki yıl daha da talep gördük. Fiyat olarak senelik 3 bin 500 TL ücretler aldık. Daha kaliteli bir eğitimi nasıl yapabiliriz derken akıllı sistemlere geçtik. Tabletler, televizyonlar, kendi kitaplarımızla çok daha aktif dersler işledik. Öğrenciyi sıkmadan bizimle çalıştıktan sonra matematik çalışmaya ihtiyacı kalmayacak şekilde.
Yasaların bize tanıdığı hakkı kullanarak öğrencinin hafta sonunu harcamadan akşamları 19.30’da kursumuzu bitirerek biz bunu başardık diyebilirim.
Geleceğe yatırım öğrenciye yatırım deyip, laboratuvarından kütüphanesine çok güzel bir yuva kurduk. Gayet dürüst çalışan, resmiyetten şaşmamış bireyler olarak bunca yükün altına girip daha bir senemizi bile doldurmadan kapatılıyoruz. Kim bunun sorumlusu? Madem kapatılacaktık, Milli Eğitim neden bize ruhsat verdi?..”
Çözüm?
Zaten güvenlik soruşturması yapıldığı için mülakat, eğer mesleki yeterlilik içinse sorular da mesleki olmalı, kameraya alınmalı ve kesinlikle KPSS’den önce yapılmalı ki adaylar boşuna yıllarını heba etmesinler...
Eğitimle ilgili kurumsal yapılaşmaya gelince, sınav sistemleri, müfredat programları, kurum açma izinleri öyle, her yıl değişmez, değişmemeli...
Özetin özeti: Ülke sevdası hiçbir şekilde zedelenmemeli!..