Bilim ve teknoloji sınır tanımıyor.
Sürücüsüz araçlar, dijital paralar, yapay zekâlı robot öğretmenler, işlevini yitirdiğinde değiştirilen kompozit organlar, enerji ihtiyacını kökten çözen piller ve daha neler, neler...
Süper bilgisayarların, akıl sınırlarını zorlayan işlem hacimleri öylesine yeni alanlar yarattı ki 10 yıl sonranın dünyası bugünkünden çok farklı olacak!
Peki, dünya, adeta, Bilişim Çağı’nın oyuncağı haline gelirken, biz nelerle uğraşıyoruz?
Okuma-yazma sorununu bile hâlâ çözemedik. Sınav tartışmalarının ötesine geçemedik, akıllı projeler yerine, en büyük hastaneler, binalar, havalimanları, hapishaneler peşinde koştuk...
Daha fazlası gerek!
Derin öğrenme, kompozit doku, yapay zekâ, optik mühendisliği, bizim için yeni kavramlar ama dünyaya yön veren ülkeler için eskimeye başladı. 10 yıl sonrasını, onlar şekillendirecek ama 20 yıl sonrası, eminim ki çok daha farklı olacak...
Elimizde müthiş bir beyin gücü ve hovardaca savurduğumuz mali kaynaklar var.
Peki, ne kadarını değerlendiriyoruz?
Neredeyse hiçbirini!
Yeni üniversiteler açmakla, öğrenci sayısını artırmakla, hiçbir özelliği olmayan yayın sayısını çoğaltmakla ve ürüne dönüşmeyen patentlerle övünüp duruyoruz ama geleceğe yön verici akıllı yatırımlardan çok uzağız.
Örnekler üzerinden gideceğim!
Kompozit organlar
Ömer Özkan, Türkiye’nin ilk çift kol nakli ve dünyada kadavradan ilk rahim naklini gerçekleştirdikten sonra tam yüz nakline de imza atıp, adını tıp tarihine yazdırdı.
Uzun süredir, organ nakli ve kompozit doku araştırmalarına yönelik laboratuvar kurulması için mücadele veriyor.
“Önümüzde bir tek maddi imkân kaldı. Bunu da aşarsak her şey çok güzel olacak” diyor.
Ve, ne devletten ne de özle sektörden bir Allah’ın kulu çıkıp da, al sana destek demiyor!
Kemik iliği, kök hücre, doku ve karaciğer hücrelerini üretme çalışmalarının yapılacağı yerlerin laboratuvarlar olduğunu belirten Özkan, bugün ‘Ben böbrek hücresi üreteceğim’ deseniz, ‘Ne zaman üretiyorsun?’ diye sorarlar. ‘5 sene sonra karaciğer hücresi üreteceğim, 5 sene sonra belki karaciğer nakli yapmayacağız’ deseniz, 5 sene çok uzun geliyor insanlara.”
Kolay para kazanmaya ve akşam karar verip sabah uygulamaya, öyle alışmışız ki yıllarca süren araştırmalar, bize yalan geliyor!
Optik mühendisliği
Cafer Özkul, yurt dışındaki ilk Türk rektörümüzdü, emekli oldu ülkemize geldi. Şu anda İTÜ’de rektör danışmanı.
Özkul’un Optik Mühendisliği kurma projesi var ama İTÜ’de mümkün değil. Çünkü 1 Mart’ta 67 yaş sınırına takılıyor ve eski üniversitelerde yaş sınırını uzatan yönetmelik hâlâ çıkmadı.
2006’dan sonra kurulmuş üniversitelerde, en az 2-3 sene alacak bu projeyi gerçekleştirebilir ama onların da umurunda değil. Anlayacağınız, helva yapmak için her şey var ama lafın ötesine geçen bir irade, ara ki bulasınız!..
Robot öğretmenler
EÇ, gelecekte fark yaratacak, genç mühendislerimizden birisi. Derin Öğrenme’ye merak saranlardan.
Derin öğrenme, insanın değil, bilgisayarın öğrenmesini temel alıyor ve yapay zekâlı robot öğretmenler çok yakın!
EÇ, 2 yıl önce Kanada’dan tam burs kabul aldı, gitmedi. Şimdi Avrupa’da. “Kendini yetiştiren beyinleri, Türkiye’nin şu anda barındırması mümkün değil. Garip bir çıkmazın içerisindeyiz, stratejik planlar yaparak Türkiye’nin geleceğini değiştiren kişilerin arasında olmayı çok isterdim” görüşünde...
Özetin özeti: Kafamızı kumdan çıkartıp, değerlerimize ve geleceğimize ne zaman sahip çıkacağız?..