İstanbul, Gazi ve İnönü üniversiteleri bölünüyormuş!
Bölünemez mi, elbette bölünebilir! Ama kırmadan, dökmeden, parçalamadan!
Önce, bu üniversiteler ve daha pek çok üniversitemiz neden bu kadar büyüdüler diye sormak gerekir. Sonra da, ille de bölünecekse, Paris 1, 2, 3, 4, 5 örneğinde olduğu gibi kendi adıyla bölünmelidir.
Böyle bir tavır hem üniversitelerin tarihi kimliklerine hem de öğrencisi, öğretim üyesi ve mezunlarına saygı olur.
Ben yaptım oldu dayatması ise kırıcı olmanın ötesine geçemez!..
Yeni üniversiteler
Yeni kurulan 15 yeni üniversiteyle birlikte ülke genelindeki üniversite sayımız 200’ü, İstanbul’daki üniversite sayımız da 50’yi aşacak.
Peki, bu kadar üniversite gerekli mi?
Evet, gerekli ama böylesine plansız, programsız, açılanlara ihtiyaç yok.
Tam tersine, kambur olmanın ötesine geçemiyorlar.
Üniversitelerde bu yıl yaklaşık 350 bin kontenjan boş kaldı. İşsiz ve alanıyla ilgili iş bulamayıp başka alanlarda çalışan üniversite mezunu sayısı on milyon civarında.
Bazı alanlar var ki 30 yıl hiç öğrenci almasa, Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak kadar mezunu bulunuyor.
Peki, bu büyüme operasyonlarının, siyasi amacı dışında, akılla yoğrulmuş bir vizyonu var mı?
Evet demek mümkün değil!..
Daha önce açılanların pek çoğu gibi yeni açılanlar da, fazla değil, on yıl içerisinde, kapılarına kilit vurma noktasına gelecek.
Yazık değil mi, hovardaca harcanan bu kaynaklara!..
Eğitimin siyaseti olamaz!
Şimdi yine birileri çıkıp, bakın, yeni üniversite açılmasına karşı çıkanlar var, ülkenin gelişmesini, gençlerimizin eğitim görmesini istemiyorlar diye kıyameti koparabilirler.
İşte onlara, önerimiz, önce oturup, mevcut duruma bir göz atsınlar!
350 bin kontenjan neden boş kaldı, bu parayla kaç işsiz gencimize iş yaratılırdı onun hesabını yapsınlar?
Yoksa yaptıkları kolay siyasetin ötesine geçmez!
Eğitim de, tıpkı kışla ve cami gibi siyasetin asla girmemesi gereken kutsal bir alandır ve bu asla unutulmamalıdır…
Yükseköğrenim adına ille de bir şey yapılacaksa, bu, tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliğini artırmak ve mezunlara iş bulabilecekleri donanım sağlamaktır.
Üniversite diplomaları artık hiçbir işe yaramıyorsa bunun sorumlusu şipşak alınan kararlardı.
Esnaf sevinsin diye!
İller, ilçeler, eskiden, fabrika, askeri kışla, hastane gibi temel yatırımlar isterdi.
Son yıllarda, en öne çıkanı, üniversite, fakülte, yüksekokul oldu. Çünkü üniversite demek, on binlerce öğrenci demek.
Yiyecekler, içecekler, yatacaklar ve harcayacaklar ki kentin ekonomisi canlansın.
Böyle bir mantıkla üniversite mi açılır?
Açılsa da ne kadar kalıcı olur?
Üniversitesi olmayan il, fakültesi ve yüksekokulu olmayan ilçe kalmadı gibi. Yakında sıra köylere de gelirse hiç şaşırmayalım...
Fransa’dan bir örnekle yazıyı noktalayalım; son 50 yılda yeni bir üniversite açılmadı, dahası parçalamak yerine, birleştirerek mevcutları daha güçlü hale getiriyorlar.
Özetin özeti: Eğitime, bilime, teknolojiye, üretime katkı yeni üniversiteler açarak ya da mevcutları parçalayarak değil, akılla, vizyonla, planla, programla olur...