Her ne kadar Yeşil Bursa, Beton Bursa oldu diyenler çok olsa da, Bursa, hâlâ her yönüyle çok farklı bir kentimiz. Hangi kriterleri uygularsanız uygulayın ilk 10’a, hatta pek çok alanda, kesin ilk 5’e girer.
Rotary kulüplerinin ortak toplantısında, dijital çağda eğitimde yeni arayışlar çerçevesinde çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini konuştuk.
Bursa, dünden bugüne eğitime duyarlı bir kentimiz. Üç üniversitesi ve çok iddialı liseleri var.
Göçmen vakıflarının kuruculuğunda 4. üniversiteleri de yolda.
Rotary’ler topluma hizmet konusunda en önde giden sivil toplum örgütlerinden biri. Popülariteyi sevmezler; on yapar, bir duyururlar. Uluslararası oldukları için de öküzün altında buzağı aranır.
Oysa her şeyleriyle yerli ve milli. Keşke diğer dernek ve vakıflar da eğitim, çevre kirliliği, salgın hastalıklar, yurt, burs, temiz su gibi toplumsal konularda onlar kadar duyarlı olabilse...
Eğitim konusunda samimi bir duyarlılık içerisinde oldukları için yılda birkaç kez farklı kentlerdeki kulüplere davetli konuşmacı olarak gidiyorum. Önceden daha bir içlerine kapanıklardı. Her defasında, “Çok güzel işler yapıyorsunuz, bunu niye herkesle paylaşmıyorsunuz/” der dururdum, şimdi daha şeffaf ve paylaşımcı olmuşlar. Takdire şayan hizmetleri umarız artarak devam eder.
Benim konferanslarım monolog şeklinde değil, diyalog içerisinde geçer. Genel çerçeveyi çizdikten sonra sorularla yola devam ederiz. Yine öyle oldu. Eğitimin, bilimin, üretimin, istihdamın, inovasyonun, değişen dünya ve eğitimdeki yeni rollerin üzerine uzun uzun sohbet ettik. Onları bilmem ama eğitim konusunda böylesine bir heyecan ve duyarlılık gördüğüm için ben memnun ayrıldım.
Dijital Çağ’da dijital eğitim!
Öğrenme şekli giderek değişiyor. Okul ve kitap odaklı eğitimin yerini hızla dijital öğrenme alıyor.
Eğitim süresi dünyanın her yerinde tartışılmaya başlandı. Dahası, okul odaklı eğitimin saltanatı bitmek üzere... Fazla değil 10 yıl sonra, “Hangi üniversiteden diplomanız var?” yerine, hangi üniversitelerden sertifikalarınızın olduğu sorulacak. Oturduğunuz yerde, dünyanın en iyi üniversitelerinin dijital derslerini takip edecek, sınavlarına girecek, sertifikalarını alabileceksiniz.
Dijital çevirilerdeki hata payı da, bu süreçte mükemmel olmasa da ona yakın bir noktaya gelecek, yani dil sorunu da ortadan kalkacak. İşte bu noktada okulların misyonu, öğrenme odaklı olmaktan çıkıp alınan bilgilerin tartışıldığı, üretime dönüştüğü ya da farklı disiplinlere, farklı
modellerin oluşturulacağı yeni bir döneme girilecek. Öğretmenler de öğreten değil, moderatör olacak. Peki, biz buna ne kadar hazırız? İşte asıl sorgulamamız gereken sanki o!..
Yerel değerler!
Ziyaret ettiğim hemen her yerde, yerel değerlerin öne çıkması konusunda olabildiğince mücadele veriyorum. Yerel gazeteler, yerel projeler, yerel dinamikler ve özellikle de mutfak konusunda çok hassasım. Masadakilerden hiçbiri o kentin ürünü değilse, orada bir sorun var demektir!..
Urla’da Van kahvaltısı yapmanın mantığını daha anlayamamışken Bursa’daki soframızda Hatay ve Gaziantep mutfağından ne ararsanız vardı. Doğu’ya gidip balık, Batı’ya gidip deniz kenarında kebap yediğimiz çok oldu.
Elimizin altındakilerin değerini ne yazık ki çok bilmiyoruz. Yemek olayının üzerine fazlasıyla gitmemin nedeni, yemeği sevdiğimden değil, üretilen değerlere, önce o kentlerin sahip çıkması.
Köylünün ürettiğini, o kentin masalarına getirmezseniz, o köyler kalkınmaz. Oranın tarlasındaki, sebze ve meyveleri, o kentin menülerine ve esnafın tezgâhına koymazsanız, sosyoekonomik yozlaşma başlar. Çeşit olmasın mı? Elbette fazlasıyla olsun ama yerel olan da yaşasın...
Özetin özeti: Ülkemizin her yeri öylesine güzel ki bir değil bin defa görmeye değer...