Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu eğitim sisteminin bizi aç bırakacağını söylemek, çok iddialı bir söylem. Ona rağmen, sonuna kadar arkasındayız...
Eğitim söz konusu olduğunda, bugüne kadarki iddialarımızda, hep haklı çıktık ama özellikle bu konuda, ne kadar yanılmak istesek de tüm söylem ve yaptırımlar, felakete doğru sürüklendiğimizin sinyallerini veriyor.
Neden mi felakete sürükleniyoruz? Çünkü üretmiyoruz. Çünkü kazandığımızdan fazlasını tüketiyoruz. Çünkü eğitim sistemimiz üretmeyi değil, tüketmeyi bize öğretiyor!..
Afrika ülkelerini gezerken sefalet içindeki halkı görünce kahrolmuştum. Oysa üretim için ne arasanız fazlasıyla vardı. Güneş, toprak, su, insan ve devasa yeşil alanlar.
Bırakın, yüksek katma değerli ürün üretmeyi, karınlarını doyuracak kadar tarım ve hayvancılık öğretilse, en azından aç kalmazlar. Ama bu bile öğretilmiyor! Başta yoğurt ve peynir olmak üzere süt ürünlerinden bihaberlerdi, endüstriyel anlamda hayvancılık ise yok gibiydi.
Okullarında, bizde olduğu gibi, test ve sınav ağırlıklı yarış atı yetiştirme sistemi vardı. İçlerinden üçü beşi çok iyi okullarda okuyacak ya da burs bulacak diye yüz binlercesi feda ediliyordu.
Üretim ve tasarruf odaklı olmayan bir eğitim anlayışını sadece Afrikalılar değil, biz ve bütün dünya terk etmek zorunda. Yoksa gelecek nesillere bırakacağımız tek şey çöplüğe dönüşmüş bir dünya olacaktır...

Haberin Devamı

Neden üretim?

Eskiden, kendi kendine yeten ülkelerden biriydik.
Köylümüz üretiyor, kentlimiz tüketiyordu.
Okulları kapatıp, köyleri boşaltarak, akıllıca bir iş yaptığımızı sandık ama sonuç tam bir hezimet oldu.
Köylülükten kentliliğe terfi edince de sandık ki medeniyetle, refahla, eğitimle buluşacağız.
Oysa tam tersi oldu. Tıpkı Şener Şen’in ünlü filmi Züğürt Ağa’da olduğu gibi. Köyün ağaları kentlerin köleleri oldu.
Dünden bugüne gittiğim her yerde pazarlarını gezer, yerel ürünler ararım. Önce azaldı, şimdi ise neredeyse tümüyle yok oldu.
Çünkü var olan köylerde bile, köylü, bırakın satmayı, karnını doyuracak kadarını bile üretmiyor!
Eğer bir iki nesil daha böyle giderse, bugünkü halimizi de arar noktasına geliriz. Niye mi? Çünkü toprağı, tarımı, hayvancılığı bilen kalmayacak!..
Oysa bu topraklarda, son 50 yıla gelinceye kadar, binlerce yıldır yaşam ve üretim vardı. Hemen herkes, sadece kendi karnını doyurmakla kalmıyor, devlete vergi veriyor, ailesinin geçimini sağlıyor ve çocuklarını okutabildikleri kadar okutuyorlardı.
Şimdi ise sınav odaklı eğitim sistemiyle her şeyden uzaklaştırıldık.
Üretmeyi, alın terini küçümsedik, köylülüğü hor gördük, tarım ve hayvancılığı yok ettik.
Umut tacirliği yaparak, herkese doktor, mühendis, sanayici, tüccar, futbolcu, manken, müteahhit olma hayali kurdurduk; topraktan, mesleklerden, üretimden kopardık.
Önce televizyonla, sonra da cep telefonları ve sosyal medyayla yaşadıkları dünyadan kopardık...
Ne olur artık onları Afrikalılaştırmayalım, üretimden uzaklaştırmayalım...

Haberin Devamı

Çare köylerde!

Yeni eğitim modelleri oluşturulup köyler yeniden canlandırılmadığı sürece açlık tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu kış bunun sinyallerini fazlasıyla aldık.
Silah ambargoları nedeniyle, nasıl ki kendi milli savunma sanayimizi kurduysak, geleceğin en büyük silahı olacak tarım konusunda da kendi milli tohumlarımızı, akıllı tarımı, verimli hayvancılığı ve en önemlisi de katma değeri yüksek endüstriyel ürünleri geliştiremezsek vay halimize...
Ortada eğitime yönelik çok iddialı laflar var ama karnımızı nasıl doyuracağımıza yönelik bir ayrıntı ara ki bulasınız!..
Özetin Özeti: En mutlu insan, karnı doyan ve sevdiği bir ortamda, sevdikleriyle, sevdiği işi yapandır. Diplomayla karnın doymadığını ve sınavzedelerin yaşama küstüğünü ve üretimin yok olma noktasına geldiğini artık görmeliyiz!..