ÖSYM ülkemizde Ali kıran baş kesen durumunda.
Dediğim dedikçi! Aldığı kararlar, gençlerimizin hayatını ve ülkemizin geleceğini derinden etkiliyor.
Adaylar mini minnacık bir hata yaptığında ya sınava giremiyor ya da sınavı iptal oluyor ama kendileri devasa yanlışlar yapıyor, soran, sorgulayan yok!
Hata yapılmaz mı, elbette yapılır ama eğer kalıcı ve art niyetli ise işte onun sorgulanması gerekir.
Örneğin, daha iyi olacak diye getirilen, sınavların iki yıllık geçerlilik süresi kimi sınavlarda kaldırıldı, kimilerinde devam ediyor.
Yanlış bir uygulama olduğu kesin olduğuna göre, bu yanlışta niye hâlâ ısrar ediliyor?..
En büyük hata ise Orta Öğretim Başarı Puanı’nda (OÖBP) yaşanıyor.
Şişirilmiş notlar bir yana, herhangi bir yere yerleşen öğrencinin OÖBP’si bir sonraki yıl yarı yarıya düşüyor.
Bu da adayları 200-300 bin kişinin arkasına itiyor.
Gerekçesi ne?
Haksız yere bir öğrencinin hakkını gasp ediyorsun.
Peki, durum gerçekten de öyle mi?
Kesinlikle hayır.
Çünkü son yıllarda, boş kalan kontenjanlara, yani kazanıp da kayıt yaptırmayan adayların yerine, ek yerleştirmeyle öğrenci alınıyor!
Yani hak gaspı söz konusu değil!
Peki, o zaman, neden hâlâ kayıt yaptırmayan adayların OÖBP’leri yarı yarıya düşüyor ve bir sonraki yılı da riske ediliyor?
Bu kural, ek yerleştirme olmadan önce getirilmişti ve o gün bugündür devam ediyor ve bir Allah’ın kulu da sorgulamıyor.
Askerdeyken çok anlamsız yerde bir nöbet vardı. Sorduk, soruşturduk, her gelen komutan, daha önce de vardı diye devam ettirmiş. Sonunda ilk nöbeti koyan komutana ulaşılmış!
Karar doğru ama devamı tam evlere şenlik:
Biz onu oraya, yeni boyanan banklara kimse oturmasın diye koymuştuk!
ÖSYM’nin OÖBP’si de işte öyle bir şey!
Baraj!
Baraj konusuna gelince, tıp, hukuk, eğitim, mühendislik gibi bazı alanlara baraj getirildi.
İyi de ÖSYM’nin yaptığı sınavlar bir başarı sınavı değil, bir sıralama sınavı!
Baraj getirilen alanda, o puan türünde, kontenjan kadar öğrenci yoksa ne olacak?..
Yapılanı söyleyelim, kapıda 2.5 milyon aday üniversiteye girmeyi beklerken, o kontenjanlar boş kalıyor!
Peki, bu konuda bir araştırma var mı?
Örneğin, aynı bölüme yüksek puanla giren öğrenciler mi daha başarılı oluyor? Yoksa ortalama puanı olanlar mı?..
Bir diğer yanlış: Aynı bölüme giren öğrenciler arasındaki makasın açıklığı.
Aynı bölüme burslu giren öğrenciler ile paralı öğrenciler arasında on binlere varan uçurum söz konusu!
Sınıfa giren hoca, dersi yüksek puanlı öğrenciler için değil de ortalamayı tutturmak için düşük puanlı öğrencilere göre yapınca, en tepedekiler mağdur oluyor, en tepedekilere yönelik bir ders akışı izlediğinde de en alt puan dilimindekiler, benim ne işim var burada noktasına geliyor ve yeniden sınava giriyor!
Ne kadar adil?
Üniversiteye giriş sistemi adil mi?
Evet demek mümkün değil.
Tavşanla kaplumbağanın 100 metre yarışı ne kadar adilse, Robert, Galatasaray ve fen lisesi mezunları ile bir taşra lisesi ya da bir meslek lisesi mezunlarının yarışması o kadar adildir!
Sınav ve giriş sistemleri güvenilir mi?
ÖSYM hakkında açılan son davalar da gösteriyor ki soruların organize çeteler tarafından çalındığı ortadayken, yetkililerin onlarla uğraşacağına, küpeyle, tokayla, yüzükle, tuvaletle uğraşması çok manidar!
Objektif mi?
Olduğunu söylemek için tek bir gerekçe bulan varsa bize de söylesin!
Ölçme niteliği ve yeterliliği var mı?
Kesinlikle hayır. Öğrencilerin okulda aldığı dersler ve sınav sistemi ile yeni sınav sistemleri birbirinden çok farklı. Lise ve dengi okullarda yüzlerce farklı ders varken soruların sadece 10 dersten çıkması anlaşılır gibi değil.
İlgi ve yeteneği ölçüyor mu?
Yanından bile geçmiyor!
Dershaneye gitmeyen ya da takviye almayanın şansı var mı?
Yok gibi!
Ayırt edici mi?
Aynı puanda binlerce hatta on binlerce öğrencinin yığıldığı bir sınava seçici demek çok zor.
Kazananlar başarılı, kazanamayanlar başarısız mı?
Kesinlikle hayır.
Yerleştirme sistemi doğru mu?
Kazanan yüz binlerce öğrencinin yeniden sınava girmesi, yüzbinlerce kontenjanın boş kalması, sistemin iyi işlemediğinin en önemli göstergesi!..
Sistemin bir an önce değişmesi için daha onlarca gerekçe sayabiliriz ama önemli olan böylesi bir reformun gerekliliğine inanılması.
Peki, o irade var mı?
Maalesef hayır!
Özetin özeti: Üç maymunu oynayanlar, maalesef sadece yönetenler değil! Veli, öğretmen, öğrenci ve sivil toplum örgütleri de yaşanan erozyonun hâlâ farkında değiller. Öyle olmasaydı, böyle olur muydu?..