Tıpta çok alışık olduğumuz bir durum var.
Bir hastalığı iyileştirirken, başka hastalıklar ortaya çıkar. Bu yüzden reçetelere, uzun uzadıya, o ilacın yan etkileri yazılır...
Sosyal sorunların çözümü de tıpkı, ilaçların ya da tedavi yöntemlerinin yan etkileri gibi. Her çözüm, yeni sorunları beraberinde getirir.
Bu çerçeveden baktığımızda eğitimdeki çözüm arayışları da hiç farklı değil. Mevcut bir sorunu çözerken, sürekli yeni sorunlar yaratıyoruz.
OKS’yi kaldırıp LGS’yi getirince sandık ki liselere giriş sorunu çözülecek! Ama gördük ki işler daha da karmaşık hale geldi... Şu anda tartışılan sorun ise temel liselerin ve kursların kapatılması. Bu takvim çok önceden açıklanmadı mı? Açıklandı. Yani sürpriz olan bir şey yok. Peki, o zaman bu feryat niye? Sadece ve sadece sürecin iyi yönetilememesi. Yoksa, ortaya çok daha farklı bir algı çıkabilirdi...
Yine aynı şekilde, özel okul zamlarıyla ilgili feryatlar da aldı başını gidiyor. Okul sahiplerine göre, bu bir zorunluluk.
Velilere göre ise altından kalkılamayacak ağır bir yük. Her iki taraf da kendi açılarından haklı. Eğer bu böyle giderse, ya kalite düşecek ya da okulların kapısına kilit vurulacak. Önlemler de ancak o zaman konuşulmaya başlanacak. Peki, işler o noktaya gelmeden, gereken önlemler alınsa daha iyi olmaz mı? Olmaya olur da bizim öyle bir alışkanlığımız yok.
Kriz çıkmadan, çözüm üretmiyoruz. Yani koruyucu hekimlik gibi bir alışkanlığımız yok! İlla yatağa düşeceğiz ki tedaviye ancak o zaman başlayalım...
Zam isyanı
Kolej ve vakıf üniversite-lerinden gelen zam sinyalleri, velileri, adeta isyan noktasına getirdi. Bu okullarda üç kuruş maaşa çalışan öğretmenler de bu kervana katılmış gözüküyor.
Kimilerinin iddia ettiği gibi kolejlerin bu yaptığı tam bir fırsatçılık!
Özel okul sahipleri, gerçekten de “Temel liseler ve kurslar kapanacak, öğrenciler, mecburen bize gelecek” diye mi düşünüyor? Bazıları dışında sektörün genelinin böyle düşündüğüne inanmak mümkün değil. Pek çoğu eğitim sevdalısı ve eğer amaçları para kazanmak olsa, başka sektörlerde çok daha fazlasını kazanabilirler.
Ama bu, içlerinde böyle düşünenler de yok anlamına gelmez. İşte bu noktada, doğru olanın, ortaklaşa saptanması ve hayata geçirilmesi gerekir.
Pek çok sektörde zam sınırlaması getirilirken, eğitimde ücretlerin serbest bırakılması akla dahi gelmemeli.
Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor ve taşın altına herkesin elini koyması gerekiyor.
Mağduriyet yaşanmasın
İşte bu noktada veliler, haklı olarak soruyor:
”Ortalama bir kolejin servis ve yemek hariç ücreti peşin 37.584,10 TL, taksit olduğunda ise 39.150 TL!
Çoğu özel okul böyle. Altından kalkmamız mümkün değil. MEB’in fiyatlara müdahalesi gerekmez mi?”
Serbest piyasa ekonomisinin olduğu bir süreçte, böylesi bir müdahale nasıl karşılanır? Kaldı ki önceki yıllarda zam oranlarına sınırlama getirildiği çok oldu.
Bu yıl yine böylesi bir durum yaşanır mı?
Her ne olacaksa, bir an önce olmalı, çünkü gelecek yıl için erken kayıtlar çoktan başladı ve ileride alınacak bir karar farklı sorunları da beraberinde getirebilir!.. Peki, özel okullar istedikleri oranda zam yapmak isterlerse ne olur?
Bindikleri dalı keserler.
Çünkü pek çok veli özel okuldan devlet okullarına geçiş yapar ki tekrar özel okullara dönüşleri zor olur!
Bu konuda ille de bir fedakârlık bekleniyorsa, bunu sadece velilerden beklemek hiç doğru olmaz.
Örneğin, özel okul sahipleri kârdan zarar etmeyi göze alabilir, devlet de hemen her sektöre sağladığı teşvik ve vergi indirimlerini eğitim için de harekete geçirebilir...
Özetin özeti: Eğitim, bir ülkenin geleceğidir. Onu ne kadar ciddiye alırsak, geri dönüşü o kadar muhteşem olur...