Çağdaş dünyanın referansı, eğitimdir, bilimdir, fendir!
Atatürk, “Benim söylediklerimle, bilim arasında bir çelişki varsa, bilimi esas alın” der ve hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğunu söyler. “İlim Çin’de de olsa gidip alın” diyen bir dinimiz var. Bunu hep böyle bildik, böyle gördük...
Akıl ve bilimin temel esaslarından biri de sorgulamaktır. Yani yeri geldiğinde bilimi de sorgulayacaksanız, sorgulamalısınız da.
Tıpkı aşağıda olduğu gibi...
Bilimin ne olup olmadığını, kimin, hangi amaçla nasıl kullandığına geçmeden önce, isterseniz gelin, eğitime, bilime ve bilim insanlarına yönelik, şu çok çarpıcı sözlere bir göz atalım:
Dışarıdan müfredatlar, kitaplar, dersler yoluyla sürekli olarak propagandist bir tarzda verilen eğitimsel içeriklerin, aslında insan ruhunu toksik bir etkiyle nasıl bozduğunu, çürüttüğünü çok net bir biçimde görüyoruz.
Bugünkü bilimin neye hizmet ettiği ve sermayenin güdümünde bizi nereye doğru ittiği konusunda bir sorgulamaya ihtiyacımız var.
Dünyadaki büyük ekonomik krizleri en büyük üniversitelerde eğitim alanlar çıkartıyor.
Bilimin, teknolojinin gücü arttıkça ölümün gücü artıyor.
Bilgi, eğer bir ahlak telakkisine oturmazsa ve hizasını bir etik nosyondan almazsa tümüyle insanlığın hayrına, çıkarına değil, tümüyle zararına olduğunu rahatlıkla gündeme getirebilir...
Yukarıdaki sözler, bilime karşı olan birinden değil de bir bilim insanından geliyorsa, çok daha önemlidir. Üstelik görevi, eğitimi ve bilimi, etik değerler üzerine oturtup, insanlık yararına kullanılmasını sağlamaksa, çok daha önemli!..
Yukarıdaki sözler Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’a ait.
Sözlerini kanıtlayacak binlerce argüman bulunabilir ama tam tersini kanıtlayacak yüz binlerce ayrıntı söz konusu.
Bilimden korkmak, her kötülüğün kaynağının bilim olduğuna inanmak ve inandırmaya çalışmak, hiç kimseye yakışmaz ama bilim insanlarına hiç yakışmaz!
Evet, eğitim ve bilim, yanlış ellerde yanlış amaçlarla kullanılırsa, çok kötü sonuçlar doğurabilir ama sınav odaklı bir öğretime yönelip, eğitimi ve etik değerleri unutmanın faturası çok daha ağırdır...
Kayıtlar
Kolejlerde kayıtlar devam ediyor.
Veliler kapı kapı dolaşarak kendilerine yeni şans yakalamaya çalışıyor.
Yakaladıkların da ise akılları girdikleri okulda değil, kaçırdıkları diğer fırsatlarda kalıyor ve bu kez de onları kovalamaya başlıyorlar.
Devlet liselerinde tercihler devam ediyor. İçine sinen bir tercih listesi hazırlayan ise yok gibi.
Devlet liseleri için tercihler cuma günü sona eriyor. Sonuçlar 22 Temmuz’da açıklanacak.
Kolejlerde de kayıtlar yine cuma günü sona eriyor ama bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor.
Arada sık sık boş kontenjanlar oluşacak ve onlara da bir şekilde öğrenci alınacak.
Tüm bu süreçte, olan velilere oluyor. Yıllık iznini alan da var tatil sevdasından vazgeçen de. Yeter ki çocukları doğru düzgün bir okula girsin istiyorlar ama mutlu olanı bulmak zor! Çünkü, bu sistem sanki en iyi öğrencileri bile mutsuz etmek için inşa edilmiş!..
Velilere önerimiz, kayıtların son gününe kadar hatta nakil dönemlerinde bile umutsuzluğa kapılmamaları. Kayıtları sonuna kadar kovalayan mücadeleci veliler, her zaman olmasa da, zaman zaman umulmadık kontenjan boşlukları yakalayıp, umulmadık avantajlar elde edebiliyor.
Doğru olan bu mu, elbette tartışılır ama en azından ileride niye yakından takip etmedim diye vicdan azabı yaşamazlar.
Daha önce de defalarca yazdık, önemli olan okul değil, öğrenci. İyi öğrenci de her yerde, her zaman, hedefine ulaşabilir, yeter ki motivasyonunu kaybetmesin, kaybettirilmesin!
Bu yıl, umarız, bu sistemin sonu olur! Neden diye merak edenler, velilere sorabilir!..
Keşke, eğitimi, bilimi, teknolojiyi, daha iyi anlamaya çalışıp, etik ve ahlaki değerler üzerine oturtabilsek!..
Özetin özeti: Eğitim ve bilim adına kat edeceğimiz daha çok uzun bir yol var!..