Atatürk’ü anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok, gerçekleştirdiği devrimlere bakmak yeter de artar!
2016 yapımı Süfrajet (Diren) filmini vizyona girdiğinde izlememiştim. Önceki akşam kablolu kanallarda adeta nefes almadan izledik.
Demokrasinin beşiği denilen İngiltere’de, kadınların seçme ve seçilme hakkı için verdikleri mücadeleyi konu alıyor.
Başrollerde Carey Mulligan, Helena Bonham Carter, Meryl Streep, Ben Whishaw, Brendan Gleeson var.
Çocukluğundan itibaren bir çamaşırhanede çalışan Maud Watts (Carey Mulligan), tesadüfler sonucunda, kadınların oy verme hakkı için mücadele eden süfrajetlere katılır ve yaşamı altüst olur.
Bu durum, eşi, komşuları, iş arkadaşları tarafından hiç hoş karşılanmasa da Emmeline Pankhurst (Meryl Streep) gibi öncü figürlerin yönlendirmesiyle, Maud ve diğer kadınlar, seslerini duyurmak için medyatik eylemler yapmaya karar verir ve bunu hayata geçirirler.
Parlamento kendilerini dinler ama alay konusu haline getirir, medyanın ilgisi yok denecek kadar azdır, polisin uyguladığı baskı ve şiddet inanılmaz boyutlardadır.
Sonuçta mücadele başarıya ulaşır ama yıkılan yuvalar, kaybolan hayatlar, yapılan işkenceler diz boyudur.
Film, bu mücadeleyi veren bir avuç kadına ithaf edilmiş...
Batılı ülkelerin en iyi tarafı, yaptıkları en büyük hataları bile filme alıp, tarihleriyle yüzleşiyor ve en azından unutulup giden değerleri ve verilen mücadeleleri diri tutuyorlar.
Filmin sonunda, kadınlara seçme ve seçilme hakkının hangi tarihte verildiği de tek tek ekrana geliyor.
Bugün demokrasi havariliği yapan pek çok ülkenin, kadınlarına bu hakkı bizden çok sonra verdiğini görüyoruz.
Peki, gerisi geldi mi?
Atatürk’ün ölümünden sonra, pek çok konuda olduğu gibi, bu konuda da derin zafiyetler yaşandı. Yaşanmaya da devam ediyor.
Nerede, ne zaman?
Yeni Zelanda (1918), Avustralya (1902). Finlandiya, 1906’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi!
Norveç 1913’te, Danimarka ve o zaman Danimarka’ya bağlı olan İzlanda’da (1915). Kanada’da Quebec bölgesi hariç (1917), Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinden bir kısmında (1917),
Avusturya (1918), Almanya (1919), ABD (1920).
Filme konu olan Birleşik Krallık’ta yani İngiltere’de, 30 yaşının üstünde olup, bazı özel durumlarda oy kullanabilme hakkını elde etmiş olan, kadınlar için tam oy hakkı (1928).
Güney Afrika Cumhuriyeti ise 1930’da beyaz ırka, 1984’te Hint ırkına, 1994’te de siyah ırka oy hakkı tanıdı.
Ülkemizde kadınlar 20 Mart 1930’da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar. 1933’te Köy Kanunu’nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi. Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934’te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. 8 Şubat 1935’te ilk defa Meclis seçimlerine katıldılar ve 18 sandalye elde ettiler.
Fransa’da (1944), İtalya’da 1946’da, kadınlar ilk genel seçimlere katıldılar.
Brezilya (1934), Arjantin ve Meksika (1946), Japonya (1945), Çin (1947), Uganda (1958), Nijerya (1960), İsviçre (1971), Suudi Arabistan (2015).
Özetin özeti: Gel de arama!..