Yüz binlerce hatta milyonlarca ailenin net bir açıklama beklediği önemli bir haftaya girdik.
Özellikle batık okul velileri ve atama bekleyen öğretmenler, tahammül sınırlarının sonuna gelmiş durumdalar.
Bırakın bir günü, bir haftayı, bir saatlik bir ötelemeyi dahi kaldıracak durumda değiller.
Atama takvimi ve okullarının geleceği ne olacak? En acil cevap bekleyen onlar.
Peki, bir cevap var mı? Hayır, hayır, hayır...
TBMM’de MEB bütçesi görüşmeleri tamamlandı.
İktidara göre, her şey mükemmel, muhalefete göre ise eğitimde iyi giden hiçbir şey yok.
Peki, doğru olan ne?
Ciddi sıkıntıların olduğu kesin. Soruların halının altına süpürüldüğü konusunda da kuşku yok, iyi niyet arayışları, sorunlara çare üretme ve samimiyet konusunda da ciddi kuşkular var.
Öyle ya da böyle, eğitim sadece iktidarların değil, hepimizin görevi. Bu yüzden eleştiri yerine, el birliğiyle çözüm üretmek zorundayız.
Peki, MEB buna açık mı, hazır mı, yapabilme kabiliyetine sahip mi?
Keşke, her şeyden önce bu konuşulsa, tartışılsa, ortak noktalar tespit edilse ama nerdeee...
Öğretmen atamaları
Öğretmen atamaları konusunda hâlâ net bir takvim yok.
2020 bütçesi görüşülürken A’dan Z’ye bir yol haritası çizilemez miydi?
Çizilmedi, bu yöndeki sorulara da cevap verilmedi!
“Maliye kadro verirse, atama yaparız” söylemi hep vardı, görünen o ki bundan sonra da hep devam edecek.
Eğitim, yaşam hakkından sonra en temel hak. Bu nedenle, paran varsa karnını doyurursun mantığı eğitim için söz konusu olamaz.
Karınların doyması yetmez, beyinlerin de doyması gerekir ki hedeflenen kalkınma gerçekleşsin...
Okullar neden zorda?
Özel okullarda ciddi sıkıntılar var. Bunun böyle olacağı çok önceden belliydi.
Zincir okullarda yaşanan durum aslında diğer okullarda da fazlasıyla var.
Neden bu hale geldi?
Öncelikle plansız, programsız büyüme yüzünden. Buna kötü yönetim, sahipsizlik, verdiğiniz paranın karşılığını alamama ve en önemlisi de sektörleşe-memeleri eklemek gerekir.
Biri batsın da öğrencisi bize gelsin yaklaşımı belki bugüne kadar işe yaradı ama bundan sonra ortada kalan öğrencilerin kimseye yararı olmaz...
Okulların zorda olduğu, satılacağı aylardır konuşuluyor. Sağır sultan bile duydu ama MEB hâlâ üç maymunu oynuyor.
Batık durumda olan diğer tüm sektörlere destek sağlanırken, eğitimin göz ardı edilmesi kabul edilemez. Yine aynı şekilde, parayı, beton kuleleri, futbolu, makineleri koruyucu önlemler alınırken, sistemler oluşturulurken, insanın göz ardı edilmesi anlaşılır gibi değil...
Zor durumdaki okullarda görev yapan tüm personel, öğrenci ve veliler aylardır çaresizlik içinde ve sabırlarının sonuna gelmiş durumdalar. MEB’e, ilgili taraflara düşen görev, bu süreci bir an önce bitirip, işi sağlam kazığa bağlamaları.
Öylesine sağlam bağlansın ki bir daha böylesi süreçler yaşanmasın!..
Garantör ve sigorta
Vakıf üniversiteleri kurulurken, herhangi bir olumsuzluğa karşı, garantör bir devlet üniversitesi tayin etmesi gerekiyor.
Kapanması halinde öğrencisi ortada kalmayacak, ilgili devlet üniversitesine devam edecek.
Böylesi bir sistem neden diğer öğretim kurumları için de uygulanmaz ki?..
Yine aynı şekilde, tıpkı trafik sigortası gibi özel okullara da zorunlu güvence getirilemez mi?
Tamam, araçlarımız önemli ama çocuklarımız ve onların geleceği çok daha önemli.
Bu sigortanın üçte birini devlet, üçte birini özel okul sahipleri, üçte birini de veli ödese, şu andaki sorunların pek çoğu yaşanmazdı.
Ya da daha başka önerilere açık olunamaz mı?..
Doğa’ya gelince, biz bu satırları bitirinceye kadar hâlâ bir açıklama yapılmadı. Söylenen tek şey: Kıran kırana bir pazarlık devam ediyor. Ve, işin içine bankalar da girmiş durumda!..
Özetin özeti: Sorun üretme konusundaki cambazlığımızı keşke biraz da çözüm üretmek için göstersek!..