Mustafa Kemal ve arkadaşları umutların tükendiği bir dönemde, umut oldular.
Zoru başardılar. Osmanlı’nın küllerinden modern bir ülke yarattılar...
Ve şimdi biz, hepimiz, bu güzelim ülkenin kıymetini bilmiyoruz.
Eğer bilseydik, eğitim böylesine yerlerde sürünür ve gençler bu kadar sahipsiz kalır mıydı?
Türk gibi başlayıp, Alman gibi bitirmeyi bir türlü başaramadık.
Bir şeye başlarkenki heyecanımızı sonuna kadar koruyamıyoruz.
19 Mayıs 1919 heyecanını ya da 29 Ekim 1923 coşkusunu bugün hâlâ yaşatabiliyor muyuz?
Atatürk’ün ülkenin geleceğini emanet ettiği gençlerimize yeterince sahip çıkabildik mi?
Bugün yine onları ne kadar sevdiğimiz, ne kadar değer verdiğimiz, hamaset nutukları atılarak, uzun uzun anlatılacak.
Peki, ne kadar doğru, ne kadar inandırıcı ve ne kadar umut verici?
Bayramları var ama gelecekleri yok!
Umut tacirliği
Milyonlarca üniversite mezunu işsiz, yüz binlerce öğretmen atama bekliyor!
Umut tacirliği de artık para etmiyor, neredeyse her köşe başına açılan üniversiteler, kontenjanlarını dolduramıyor!..
Milyonlarca gencin açık ve uzaktan eğitime yönlendirilmesinin, işsizlik oranlarını düşürmenin ötesinde neredeyse hiçbir yararı yok ama öğrenci sayısı hâlâ artarak devam ediyor!
Bu, büyük bir kandırmacadır ve bakalım nereye kadar gidecek?
Peki, bu, bugünün bir sorunu mu?
Kesinlikle hayır!
En az 60 yıldır değişen hiçbir şey yok!..
Bir de okula devam ediyor gibi gözüküp de okula gitmeyenler var ki işte o çok daha can sıkıcı!
Güya zorunlu temel eğitimi 12 yıla çıkardık ama takibini yapmıyoruz.
Yapmadığımız için de eğitimden kopuşlar giderek artıyor.
İşte araştırma sonuçları:
“2016 yılında yaklaşık üç gençten biri, başka bir deyişle, 1 milyon 990 bin genç eğitime devam etmemektedir.
Bu yaş grubundaki genç kadınların yüzde 33’ü, genç erkeklerin ise yüzde 30’u okula gitmiyor.
Eğitimine devam etmeyen gençler arasında genel lise ve meslek lisesi mezunlarının payı düzenli olarak artmaktadır.
Bu dönemde ne eğitimde ne de işgücünde olan genç kadınların ve genç erkeklerin payı gerilemiştir. Buna karşın eğitimine devam etmeyen gençlerin işgücüne katılım oranlarının 2015 ve 2016 yıllarında düştüğü görülmektedir. Yani, 15-19 yaş arasındaki 700 bin genç ne işgücünde ne eğitimde!..”
Bu böyle gitmez!
Tıpkı yukarıdaki araştırma örneğinde olduğu gibi, hemen her yaş grubunda yüz binlerce gencimiz, hayatın içinde kaybolup gidiyor!
Oysa o gençlerden herhangi biri, eğer ona kendini geliştirme imkânı tanınsaydı, ülkemizin kaderini değiştirecek bir adım atabilirdi.
Daha da önemlisi, o gençlerden biri kendi çocuğumuz ya da yakınımız olsaydı, bu konuya yine böylesine duyarsız kalabilir miydik!
İşte bu yüzden, cumhurbaşkanı adaylarından, dünü dünde bırakıp, geleceğe yönelik somut mesajlar bekliyoruz.
Şunu çok iyi bilmeliler ki gençleri ikna etmeyenlerin sandıktan çıkmaları çok zor!
İşsizliğin, fukaralığın, partilisi partisizi olmaz!
Ateş düştüğü yeri yakıyor, milyonlarca gencimiz işsiz ve artık yeni üniversiteler değil, yeni iş alanları istiyorlar.
Emeği geçen herkesi kutluyoruz ama artık Türkiye üniversiteye doydu.
Önce mevcutların içi doldurulsun, kalitesi artırılsın ve mezunlarına iş olanağı sağlansın ki yenilerine ihtiyaç duyulsun.
Kontenjanlarının üçte biri açıkta kalan üniversiteler kervanına onlarcasını daha eklemenin kime ne yararı var, bir bilen varsa, ne olur bize de anlatsın!..
Özetin özeti: Gençleri sevmek, önce, onlara doğru düzgün bir eğitim, iş ve aş sunmakla olur. Gerisi teferruattır!