Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çocuklara en büyük zararı kim veriyor biliyor musunuz?

Onları en çok sevenler.

Vatanı, vatan kurtaranlardan kurtarmak gerektiği gibi çocukları da, kendilerini çocuklarının geleceği için feda eden(!) annelerden kurtarmak gerekir.

Pek çoğunuz için bu tanımlama biraz abartılı bulunabilir ama onlardan birkaçını yakından tanırsanız, eminim ki siz de bana hak verirsiniz...

İçlerinde işini gücünü bırakıp, tüm zamanını çocuğunun geleceğine adayanlar da var, üç beş özel öğretmen tutup onların koordinasyonunu vazife edinenler de...

Haberin Devamı

Ama en çılgın olanları, çocuklarına dünyayı zindan edenler.

Her şey saatle. Dakika sektirirseniz yanarsınız.

Günde şu kadar ders çalışılacak, şu kadar test çözülecek, şu saatte okuldan çıkılacak, şu saatte evde olunacak, şu saatte uyuyup, şu saatte kalkılacak diye çizelge yapanlar var...

Testlerden birinde bir yanlış yaptıklarında dünyaları yıkılıyor, sayı arttıkça hep daha fazlası isteniyor...

Sınavlar bitti de rahatladılar mı? Nerdeeee...

Tempo daha da yükseldi.

Kimileri tartışmalı sorular için mahkeme peşinde koşuyor, kimileri de hangi okula gireceklerinin, ondan sonra hangi üniversiteye gideceklerinin, hangi ülkede mastır yapacaklarının, hatta hangi holdingin başına geçeceklerinin hesabını yapıyor...

İşleri zor, hem de çok zor.

Çocuk dediğin laf dinler ama şimdiki çocuklara gel de laf anlat.

Kendileri bu noktalara gelmek için neler çektiler, neler.

Onlar öyle mi!

Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında.

Hocaların biri gidiyor, diğeri geliyor.

Ne isterlerse alınıyor, nereyi isterlerse gidiliyor.

Yapmaları gereken tek şey, günde 8, 10 saat ders çalışmak, hepsi o kadar!

Nankör bu çocuklar, nankör!..

Köyde çobanlık yapan kız, soruların tümünü çözüyor, beyimiz, en kolay testte iki yanlış yapıyor.

Tüm emekler boşa gidecek boşa...

Peki bu en iyi okullar, en iyi meslekler, o en büyük şirketler ve en önemlisi de o parlak gelecek çocuklarının ilgi ve yetenekleri doğrultusunda mı şekilleniyor?

Keşke öyle olsa! Ama evet demek o kadar zor ki!..

Mühendis, doktor olamamıştır, çocuğu doktor mühendis olsun ister, o en popüler okullara girememiştir onlar da okusun diye dayatırlar.

Haberin Devamı

Falancanın çocuğu orada okuyorsa, onunki niye okumasın diye işi yarışa döker, arkadaşlarından bir adım öne geçtiğinde zafer çığlıkları atar, tersi olduğunda da yatağa düşerler...

Hepsi de hiç kuşkusuz mükemmel anneler, tek istedikleri, çocukları için daha iyi bir gelecek.

Onun dışında ne bir beklentileri var ne de başkaları gibi hırsları.

Yaptıkları tüm fedakarlık, sadece ve sadece onların geleceği için!..

TEOG’da istenilen puan alınıp, istenilen okula girmekle iş bitiyor mu?

Tam tersine, o zafer sarhoşluğu ile daha liseye başladıkları gün, üniversite hazırlığına başlanıyor. Spor, bale, müzik ve daha aklınıza ne geliyorsa, onların kursuna başlanıyor, birinden çıkıp diğerine gidiyor.

Bu işin yazı kışı yok, parası çoksa kışın kayağa yazın sörfe, yoksa da hiç önemli değil, belediyelerin açtığı kurslar ne güne duruyor!..

Ne olur, abartıyorsunuz demeyin, işte o zaman da ben alınırım. Eksiği var, fazlası yok. Çünkü gerçekten de onların her biri, bir çılgın ve zafer istiyorlar, zafer!..

Haberin Devamı

Ve inanın hiçbirisinin zerre kadar kalbinde kötülük yok.

Ne istiyor, ne yapıyorlarsa, hepsi çocuklarının iyiliği için...

Daha sonra ne mi oluyor?

O muhteşem çocuklar, zaferden zafere koşup, annelerinin tüm isteklerini yerine getirdikten sonra, o kadar çok yoruluyorlar ki, hayata atıldıklarında, her şeyden, herkesten uzak durup, arada kaybolup gitmek istiyorlar.

Pek çoğu da bunu, birilerine ders vermek için özellikle yapıyor!..

Hani bazen, sınav şampiyonları nerede, gören, duyan var mı diye soruyoruz ya, işte bu yüzden...

Yeni zaferlere değil de, huzura ihtiyaçları olduğu için hep bir yerlerde saklanıyorlar...

Kahrolan ise o zafer sarhoşluğuna kendini kaptıran anneler oluyor.

Peki, bu süreçte babaların hiç mi kabahati yok!

Çocukların geleceği söz konusu olduğunda, hele ki evde bir de TEOG annesi olduğunda onları ciddiye alan mı var ki!..

Özetin özeti: Ne olur çocuklarınızın çocukluğunu çalmayın! Yarış atları değil, soran, sorgulayan, didikleyen, üreten çocuklar, hayatta çok daha başarılı ve mutlu oluyorlar...