Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ömrümüz, sınavlarla geçiyor.
Birinden çıkıp, diğerine giriyoruz.
Yitirilen ise sadece zaman ve para değil!
Hayallerimiz de yok olup gidiyor...
Umut tacirliğini adeta körükleyen MEB ve ÖSYM ise sınava giren aday sayısını azaltacağına daha da artırıyor...
Bu yıl, KPSS Ortaöğretim Sınavı’na rekor başvuru gerçekleşti.
ÖSYM’nin 20 Kasım’da düzenleyeceği KPSS Ortaöğretim sınavına 3.5 milyon aday katılacak.
Yıl sonu itibarıyla, toplam 65 sınava yaklaşık 14 milyon 500 bin aday girecekmiş.
Buna bir de MEB’in yaptığı sınavları eklersek, her iki kişiden biri, ya kendi ya da bir yakını sınava giriyor olacak.
Sonuçları ve kayıpları da ne siz sorun ne de biz söyleyelim.
Çünkü tam bir felaket.
Oysa, sınavlar için harcanan emek ve para doğru kanalize edilse hemen her yıl binlerce yeni öğretim kurumu açılır, yüz binlerce öğrenciye meslek kazandırılır, on binlercesine istihdam olanağı sağlanır. Ama bunu bile başaramıyoruz. Çünkü sorunu çözmek için yeterince kafa yormuyoruz...

Bütçe artıyor ama!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü.
Geçen yıl 76 milyar 354 milyon TL olan MEB bütçesi, 2017 yılı için 85 milyar 49 milyon TL olarak öngörüldü.
Dışarıdan bakıldığında ciddi bir artış söz konusu.
Hele hele son 15 yılın rakamlarına bakıldığında, göz kamaştırıcı yükselme dikkati çekiyor.
Örneğin, MEB’e genel bütçe içerisinden ayırılan pay 2003’te yüzde 6.91 iken, 2017’de 12.77’ye, GSMH payı da 2.85’ten 3.24’e yükselmiş.
Peki, buna rağmen, muhalefet ve sendikalar, “Bütçeden Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bu miktar, eğitimin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ve eksiklikleri gidermekten oldukça uzaktır” eleştirisini niye yapıyorlar?
İsterseniz önce gelin Eğitim-İş Genel Başkanı Mehmet Balık’ın basın açıklamasına bir göz atalım:

Yük velinin sırtına!

“Yıllardır eğitime en çok pay ayırdığını iddia eden AKP hükümeti, bu yıl da sadece zorunlu harcamaları karşılayan bir bütçe hazırlayarak eğitim harcamalarının yükünü yine velilerin ve hayırsever vatandaşların sırtına yükleyecektir.
Bütçeden eğitime ayırılan pay artırılmış gibi görünse de MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderlerine (yüzde 79) ayırılmıştır.
Mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 10, cari transferler yüzde 3, diğer giderler ise yüzde 8’dir. OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılmaktayken, MEB’in 2017 bütçesinin milli gelire oranı sadece yüzde 3.54’tür.
AKP’nin eğitim yatırımlarına ayırdığı payda 2002’den bu yana yüzde 50.46 oranında azalma meydana gelmiştir.
14 yıllık iktidarı döneminde kamu hizmetlerinde, özellikle eğitim alanında piyasa merkezli bir “işletmecilik” anlayışı yerleştirilmeye çalışan AKP hükümeti, kamusal eğitim alanını daha da daraltırken, özel öğretimin doğrudan desteklenmesi doğrultusunda ciddi adımlar atmaktadır.
Kamusal eğitime ayırılması gereken kaynaklar, dershanelerin dönüşümü bahanesiyle özel öğretime aktarılmış, özel okulların eğitim içindeki payının artırılması için sayısız teşvik ve destek getirilmiştir...
Öngörülen milli eğitim bütçesi ile okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimde okullaşma oranını yukarı çekmek olanaksızdır.
Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında, acil çözüm bekleyen en önemli sorun, öğretmen açıklarıdır. Ancak MEB, öğretmen açığını iş güvencesinden yoksun sözleşmeli öğretmen atamasıyla kapatma yoluna giderek, kalıcı çözümlerin uzağında kalmakta, eğitimde ve eğitim kadrolarındaki sürekliliği sekteye uğratmaktadır.
Öte yandan okullarımızda yeterince memur ve yardımcı personel bulunmamaktadır. Bu alandaki pek çok eksiklik de yine okul-aile birlikleri yoluyla velilerin sırtına yüklenerek karşılanmaya çalışılacaktır. Ortaöğretimde pansiyon, yükseköğretimde de yurt sorununun bu bütçeyle karşılanması olanaksızdır...”
Özetin özeti: Eleştirileri abartılı bulanlar olabilir ama görüş, görüştür. MEB’e düşen görev, eğer abartı varsa, bunun böyle olmadığını, tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dikkat çektiği gibi kamuoyuna anlatmaktır.