Yüz binlerce özel okul öğrencisine devlet desteği sağlanıyor.
Buna şiddetle karşı çıkanlar var.
Devlet kendi okullarının ihtiyaçlarını karşılayamazken, okul çağındaki milyonlarca öğrenci öğrenim olanağından yoksunken, okuma yazma dahi öğretemediğimiz beş milyondan fazla vatandaşımız varken, kolejlere devlet desteği de neyin nesi diyorlar...
Aynı yasa yıllar önce de gündeme gelmiş ama zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto etmişti!..
Haklılar mı, haksızlar mı konusunda fikir yürütmeden önce gelin bir de bu yasayı çıkaranların ve bu haktan yararlananların görüşlerine kulak verelim:
. Onlar vergi veriyor da, biz vermiyor muyuz?
. Devlet eğitim yükünün altından zaten kalkamıyor, bu yüzden özel öğretim kurumlarının payının artması gerekir.
. Özel okula giden her öğrenci, aslında devletin üzerindeki eğitim yükünü hafifletiyor, bu nedenle vergilerle cezalandırılması değil, teşvik edilmesi gerekir, yapılan da budur!
. Yardım zenginlere değil, ihtiyacı olanlara yapılıyor, hangi sektörde teşvik yok ki!
Sorun teşvik mi, yoksa?
Özel okullara sağlanan teşvikler çok uzun süredir tartışılıyor.
Bu teşviklerden bordo mahkûmu memur aileler yararlanamazken, müteahhitlerin, eczacıların, kuyumcuların yararlandığı iddia ediliyor.
Yalan mı?
Kesinlikle hayır, çevrenize baktığınızda fazlasıyla örnek görebilirsiniz.
İsyan belki de onlara!..
Aynı şikâyetler, yurt ve burs konusunda mevcut.
Hak etmeyen çok sayıda öğrenci, burs ve yurt olanaklarından yararlanırken, gerçekten ihtiyacı olanlar çaresizlikten eğitimlerini yarım bırakıyor.
Veli ve öğrenciler, yanlış beyanda bulunuyorsa, ilgili kurumlar ne yapsın diye savunma yapılıyor.
İyi de, en azından, daha titiz olunamaz mı?
Elbette olunur.
Ama bu konuda asıl sorumluluk, hak etmediği halde, bu teşviklere başvuranlarda.
Keşke, kendilerinden çok daha fazla bu desteğe ihtiyacı olanları biraz olsun düşünseler...
İçinizden, madem paraları yok, çocuklarını niye koleje gönderiyorlar ki, diyenleriniz de mutlaka çıkacaktır.
Onlara cevabımız, çocuklarımız ve onların gelecekleri söz konusu olduğunda, kim her türlü fedakârlığı yapmaz ki!..
Yemeyip, içmeyip, gezmeyip, çocukları için her türlü fedakârlığı yapanları ancak alkışlamak gerekir...
Eğitime çekidüzen!
Ciddi bir eğitim reformuna her şeyden çok daha fazla ihtiyaç var.
Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da sık sık dile getiriyor, göreve getirdiği her Milli Eğitim Bakanı’na da aynı talimatı veriyor.
Sonuç ortada.
Bu konuda başarılı olduk diyen, doğruyu söylememiş olur.
Ama mademki her konuda dünü dünde bırakıp geleceğe bakıyoruz, işte o zaman, gelin bu eğitim reformunu hep birlikte gerçekleştirelim.
Çünkü gelecek, hepimizin geleceği!..
Devletten, hükümetten, bakanlıktan böyle bir istek gelip, gelmediğine bakmaksızın, biz nasıl bir gelecek, nasıl bir eğitim, nasıl bir gençlik istediğimizi onlara iletelim, dikkate alırlar, almazlar, bu onların sorunu olur.
Yani eleştirinin, kızmanın, öfkelenmenin, karalamanın, umutsuzluğa kapılmanın, kaçmanın bir adım ötesine geçip, uygulanabilir önerilerde bulunalım, ondan sonrası onların işi.
En azından, ileride, hiç kimse bizi bu konuda uyarmadı, öneride bulunmadı diyemezler...
Önerilerinizi yazın, bayram tatili boyunca okurlarımızla paylaşalım, Ankara’nın dikkatine sunalım.
Yoksa üzülen hepimiz oluruz.
Çin’deki G20 Zirvesi’nde, geleceğe yönelik olarak, Parlak Bir 10 Yıl kararı alındı.
Her ülke bu yönde reformlar gerçekleştirecek.
MEB ve diğer bakanlıklar alınan bu karardan kendilerine ne vazife çıkardılar bilmiyoruz...
Eğitimin, Amerikalıların deyimiyle, sadece devlete bırakılmayacak kadar önemli bir alan olduğunu sakın ola unutmayalım...
Özetin özeti: Ülkesi ve bayrağı için yüreği pır pır eden, hemen her alanda donanımlı ve özgüvenli gençler yetiştirmeden, parlak yarınlardan söz edemeyiz, ne olur anlayalım bunu artık!..