Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

28 Haziran’da yürürlüğe giren Türkiye Maarif Vakfı Kanunu, tartışmaları da beraberinde getirdi.

Muhalefetten olduğu kadar sivil toplum örgütlerinden de eleştiriler var.

Peki bu yasa bu dönemde değil de farklı bir dönemde çıksaydı, aynı tepkiler yine gelir miydi?

Tepkiler, yasanın kendisine mi yoksa uygulanış şekline mi?

Daha da önemlisi, perde gerisinde, arka bahçe yaratma sevdası var mı, yok mu?

Tartışmalar aylardır sürüyor ve ben özellikle yazmadım. Çünkü önümüzü görmek istedim.

Ve hâlâ, gözü kapalı destekleyenlerin ya da eleştirenlerin ötesinde, ortaya konan bir şey yok!

Haberin Devamı

Neler getirdi?

8 maddelik Türkiye Maarif Vakfı Kanunu’na göre, merkezi İstanbul’da olan bir vakıf kurulacak.

Vakıf yurtdışında okul öncesi eğitimden üniversite eğitimine kadar tüm eğitim süreçlerinde burs verecek.

Okul, eğitim kurumu ve yurt gibi tesisler açacak.

Yurt içinde de dahil olmak üzere bu kurumlarda görev alabilecek eğitmenleri yetiştirecek olan vakıf, araştırma, geliştirme çalışmaları yapacak, yayınlar, metotlar geliştirecek.

Vakıf, ihtiyaç halinde faaliyetlerini, özel hukuk tüzel kişiliğine haiz şirketler kurarak veya devralarak gerçekleştirebilecek.

Yurt içi ve yurt dışında iktisadi işletme veya sermaye şirketi kurabilecek, devralabilecek ve bunlara ortak olabilecek.

Mütevelli heyeti, yönetim kurulu ve denetim kurulundan oluşacak vakıfta, 12 üyeli mütevelli heyeti karar organı olacak. Mütevelli heyeti üyelerinin 4’ü Cumhurbaşkanı ve 3’ü Bakanlar Kurulu tarafından atanan 7 daimi üye ile 2’si MEB temsilcisi olmak üzere, Dışişleri ve Maliye bakanlıkları ile YÖK temsilcilerinden oluşacak.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygun gördüğü, yurtdışındaki kamuya ait varlıklar Bakanlar Kurulu kararıyla, bedelsiz olarak vakfa devredilecek. Maarif Vakfı için MEB bütçesinden 1 milyon lira aktarılacak.

Anayasa’ya aykırı mı?

Avukat Nazan Moroğlu, pek çok sivil toplum kuruluşunda yer alan ve özellikle eğitim için kafa yoran duyarlı isimlerden biri.

Görünen o ki o da yasanın bu halinden hiç memnun değil!

Peki niye?

İşte gerekçeleri:

Haberin Devamı

- Maarif Vakfı Kanunu’nda, Resmi Gazete’de yayımlanmasından itibaren 1 ay içinde MEB bütçesinden Maarif Vakfı’na 1.000.000 TL aktarılacağı ve Vakıf Senedinin MEB tarafından 3 ay içinde hazırlanacağı hükme bağlanmış.Oysa Vakıflar Kanunu ve Medeni Kanunu’na göre bir vakfın kuruluşunda, vakfın amaçlarını yerine getirebilmesi için öncelikle bir malvarlığı tahsis edilmesi ön koşuldur. Bu diğer vakıflara tanınmayan ayrıcalık, başta Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır, Anayasa Mahkemesi’nce iptali gerekir.

- Maarif Vakfı kuruluşundan itibaren her türlü vergi muafiyetine sahip olacak. Oysa, vakıfların vergiden muafiyeti konusu, Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun ile belirlenmiştir. Buna göre; Maliye Bakanlığı’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınacak vakfın; vergi muafiyeti talebinde bulunmadan önce kuruldukları tarihten itibaren en az bir yıl süreyle faaliyette bulunuyor olması ve bu süre içindeki faaliyetleriyle devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki sağlamış olmaları gerekmektedir. Bu açıdan da, diğer vakıflar karşısında ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuştur ve Maarif Vakfı Kanunu’nun eşitlik ilkesinin ihlali nedeniyle AYM tarafından iptali gerekir.

Haberin Devamı

- Maarif Vakfı’nın merkezi İstanbul’da olacak. Oysa MEB ve diğer tüm temsilci gönderecek Bakanlık ve YÖK Ankara’da!

- Maarif Vakfı Kanunu’nun 3. maddesinin 3. fıkrasına göre, Vakfın yurtdışında örgün veya yaygın eğitim kurumu açmış olduğu yerlerde diğer kamu kurumu ve kuruluşları aynı amaçla eğitim birimi açamayacak. Bu hüküm, MEB yetkilerinin Vakfa devri anlamına gelmektedir.

- Karar organı olan Daimi 7 Mütevelli Heyet üyesinin 4’ü Cumhurbaşkanı ve 3’ü Bakanlar Kurulu’nca atanacağı dikkate alındığında amacın tek elde toplamak olduğunu söylemek mümkün...

Şimdi ne olacak?

Yurtdışındaki cemaat okullarının tamamı TC’nin desteğiyle kuruldu. Referans olmayan başbakan, cumhurbaşkanı, bakan bulmak zor olur...

Madem devlet kontrolü istiyoruz, keşke ta en başından bu yola gidilseydi!

Şu saatten sonra, onların yerini almak ise biraz zor gibi ama imkânsız değil. Bu da yasa çıkarmakla değil, istekle, azimle, kararlılıkla olur!

Yasanın hukuki boyutlarına gelince, belli ki Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek ve doğru olan ne ise buna yargı karar verecek...

Özetin özeti: Ülkemizin temsili konusunda bile ortak noktalarda buluşamıyorsak, daha başka hangi konularda buluşabiliriz ki! Ne olur artık önce ülkem noktasına gelelim!..