Bilişim Çağı, inovasyon, teknopark, biyoteknoloji, start-up çevresi gibi trend tanımlardan biri de kuluçka merkezleri!
Dikkat ettiniz mi, sürekli bir yerlerde yeni kuluçka merkezleri açılıyor.
En sonuncusu, Boğaziçi Üniversitesi Finans Teknopark liderliğinde; İTÜ, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi ortaklığında, New York’ta kurulacakmış!
Vay be, çok da havalı olacak!
Yurtiçinde kurulanların sayısı, yüzlerle ifade ediliyor ama nedense kuluçka makinesi mi bozuk yoksa yumurtalarda mı bir sorun var misali, bir türlü sonuç alınamıyor.
Adı üstünde kuluçka, acelen ne diyen olabilir.
Haklılar ama her kuluçka döneminin de bir zamanı var ve o sürenin sonunda, ortaya yeni yavruların çıkması gerekmez mi?
Vay, vay, vay!
Üniversitelerde seçim var ya siyasiler gibi rektörler de proje üzerine proje üretiyor.
Türkiye dar gelmiş ki şimdi de dünyaya açılıyorlar.
Hem de Amerika’ya ve görünen o ki onlara da akıl satacaklar!
Yapacaktınız da şimdiye kadar niye yapmadınız diyenler mutlaka çıkacaktır.
Haksız da sayılmazlar.
Çünkü artık projelerin açıklanmasından bıktık ve biraz da sonuç görmek istiyoruz!..
New York’taki Uluslararası Kuluçka Merkezi Projesi’ne KOSGEB de 3 milyon 750 bin dolar destek veriyormuş.
Oh ne güzel!
Bakalım kaç yüz milyon dolar kazanacağız!..
Bu Kuluçka Merkezi’nde, “Türk girişimcilik ekosisteminin ve ülkemizin teknoloji tabanlı ürün ve hizmetler geliştirme yeteneğinin küresel ölçekte yaygınlaşmasına katkı sağlanması, ekosistemimizde yer alan ve uluslararası pazarlara açılma potansiyeli bulunan girişimcilerimize ABD’de bir kapı açarak ortaya çıkan ürünlerin dünya pazarına çıkışının hızlandırılması hedefleniyor”muş.
Merkez ile Türk girişimcilerden başarı öyküleri çıkararak yeni girişimcileri heyecan- landırmak ve cesaretlendirmek amaçlanıyormuş.
Muş, muş, muş!
Çünkü ancak konuşuyorlar!..
Liselere giriş
TEOG’daki karmaşa yetmezmiş gibi şimdi bir de her lise, kendi belirleyeceği bir puan türüne göre öğrenci alacakmış.
Üniversiteye girişte olduğu gibi özel, devlet demeden, tüm liselere, neden merkezi yerleştirmeyle öğrenci alınmaz, anlamak mümkün değil.
Yoksa bu işten de nemalananlar mı var?
Varsa kimler?
Yoksa yıllardır bu eziyet ve kaos neden yaşanıyor?..
Ortaokul son sınıf öğrencileri, tümü birden aynı sınava alınıyor ama liselere yerleştirme yapılırken, önce devlet, özel ayrımı yapılıyor, sonra da, özeller kendi içlerinde kafalarına göre öğrenci alıyor.
Bu sistemin iyi işlemediği, her türlü istismara açık olduğu, kayıt döneminin adeta işkenceye dönüştüğü, daha da önemlisi, liseler arası gel-gitler nedeniyle yılan hikâyesine dönen kayıt dönemlerinin, okullar açıldıktan sonra da devam etmesine rağmen, kontenjanların dolmadığını, cümle âlem biliyor. Ama yine de devam ediyor. Çünkü her gelen bakan, sistemi anlayıncaya kadar, o gidiyor, bir başkası geliyor!
Bu yıl 400, 500, 800 ve 1000’lik puan sistemleri uygulanacakmış.
Devlet liseleri ve İtalyan liselerinde 500’lük, Robert’te 1000’lik, Fransız liselerinde 900’lük, SEV Amerikan Kolejleri’nde de 400’lük puan sistemi uygulanacakmış.
Liselerden kimi TEOG’daki tüm testleri ve okul başarı puanını dikkate alırken, bir bölümü sadece bazı testleri alıp, şişirilmiş okul başarı puanlarını göz ardı edecekler.
Yani ortalık toz duman ve bakalım MEB bu kez bu işin altından kalkabilecek mi?..
Velilere şimdiden sabır diliyoruz…
Bir an önce tatilinize gidin ve bol bol dinlenin.
Çünkü bu yaz sizler için çok uzun ve bir o kadar da eziyetli geçecek!..
Özetin özeti: Hiç mi bir şeyi doğru düzgün yapamayacağız?..
