İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü, Dr. Özgür Şamilgil bizde 40 yıllık hatırı olan kahvenin özelliklerine böyle dikkat çekiyor... Tip 2 diyabet: Şekersiz günde 3-5 bardak içilen kahvenin şeker hastalığı riskini yüzde 25-50 arası azalttığını gösteren yayınlar giderek artıyor. İnsülin direncini azaltarak hücre içine şeker girişini 2 kat arttırarak kan şekerinde yükselmeyi engelliyor, iştahı azaltarak fazla yemeyi engelliyor, metabolizmayı yüzde 20 kadar hızlandırarak yağ yakılmasını arttırdığı düşünülüyor. Yaşa bağlı erken bunama ve Alzheimer riskini azalttığı, ortaya çıkışını geciktirdiği, beynin yaşlanmasını yavaşlattığı biliniyor. Parkinson hastalığı: Düzenli kahve tüketiminin parkinson hastalığına karşı koruyucu etkisi olduğunu destekleyen yayınlar giderek artıyor. Karaciğer hastalığı: Alkol tüketimi ve fazla şeker tüketimine bağlı karaciğer yağlanması ve hasarını engelleyici, karaciğer kanseri riskini azalttığı düşünülüyor. Kalın bağırsağın en alt kısmının kanser riskini özellikle kadınlarda düşürdüğü ama kalın bağırsak riskini azaltmadığından bahsediliyor. Kalp ritm bozukluğu: Günde 1-3 bardak içilen kahvenin aritmi riskini yüzde 25 azalttığı fakat kafeine hassas kişilerde ise riski arttırabileceği bildiriliyor. Kalp damar hastalığı: Günde 3 bardak kahve tüketenlerin daha az ve daha çok tüketenlere göre kalp damarlarında kalsiyum yani kireç birikiminin daha az olduğu dolayısıyla kalp krizi riskinin azaldığı düşünülüyor. Dolayısıyla az veya çok tüketmek fayda sağlamıyor, günde 3 bardak kadar tüketmek gerekiyor. Düzenli kahve tüketenlerde tükenmeyenlere göre safra kesesi taşı daha az rastlanıyor. Prostat kanseri: 2011'de yayınlanan 50 bin kişiyi inceleyen bir araştırma prostat kanseri riskinin günde 3 bardak kahve tüketenlerde yüzde 30, 6 bardak tüketenlerde yüzde 60 azaldığını bildiriyor. Benzer şekilde kesin olmamakla beraber böbrek kanseri riskini de azaltabileceği düşünülüyor. Çalışmalar günde 1-4 bardak kahve tüketiminin felç riskini yüzde 20 civarı azalttığını gösteriyor. Kemik erimesi: Günde 6-8 adetten fazla kahve tüketiminin, yeterli kalsiyum ve magnezyum içeren gıda tüketmeyenlerde kemik erimesine neden olabileceği tahmin ediliyor. Taze çekilmiş ve demlenmiş kahvenin esas faydasının, içerdiği kafeinden daha çok, polifenol grubu antioksidanlardan flavinoid, klorojenik asid, E vitamini, glutation gibi maddelerin zenginliğine bağlanıyor. Ayrıca kafeinin beyin ve kas hücrelerinin yenilenmesini sağlayan bir maddenin üretimini arttırdığı, yaşlanmayı yavaşlattığı biliniyor. Kafeine hassas kişilerin uykularının kaçmaması, için yatmadan 5-7 saat kadar önce kahve içmeyi bırakmaları gerekiyor. Bu kişilerin kahve sonrası gerginlik, sinirlilik, kan basıncı ve kalp ritminde yükselme, karında kramp hissettikleri, idrara sık çıktıkları biliniyor. Bu durumdakilerin ve mide ülseri olanların, kafeinsiz kahve içmeleri öneriliyor. Sütle beraber içilmesi mide yanmasını azaltsa da kafeinin etkisini değiştirmiyor. İlaçla kontrol altına alınamayan tansiyon hastalarının ve kalp yetersizliği olanların da hekimlerine danışmadan kahve tüketmemeleri gerekiyor. **Yemekten sonra tansiyon düşmesi yaşayan yaşlılarda kahve içmek tansiyonu düzeltiyor. **Günde 3-6 bardak içilen Kafeinsiz kahvenin ise kötü kolesterolü yüzde 10 arttırdığı biliniyor, iyi kolesterol üzerin etkisi ise değişiyor. Şişmanlarda kafeinsiz kahve iyi kolesterolü arttırırken normal kilolularda yüzde 30 düşürüyor. **Gebelerin hekimlerine danışmak kaydıyla günde 1-2 bardaktan fazla kahve içmemeleri öneriliyor. Sonuç olarak kahvenin faydası da zararı da kişiden kişiye değişebiliyor. Ağrıya dayanıklılık sağladığı ve ağrı kesici ilaçların etkisini arttırdığı için bazı ilaçların içine kafein ekleniyor. Bu nedenle kafein içeren ilaçlarla beraber kahve tüketimine dikkat etmek gerekiyor. Bağımlılık Günde 2-3 bardak kahve tüketenlerin, zayıf bir bağımlılık hissettikleri, bırakmak zorunda kalırlarsa 1 hafta içinde azaltarak sorun yaşamadan bırakabildikleri biliniyor. Kahve, aynı miktarda çayın 2 katı kadar kafein içeriyor. Sanılanın aksine koyu kavrulmuş kahve uzun süre ısıya maruz kaldığından daha az kafein içeriyor. Mırra (Arap usulü kahve) en az, Türk kahvesi orta, espresso İtalyan kahvesi ise en çok kavrulan kahve olarak sıralanıyor. Koyu kavrulmuş kahvenin ise, faydalı maddeleri en yüksek oranda içerdiği biliniyor. Hatta en koyu kavrulmuş kahve, mide asidini fazla arttırmadığı için daha rahat içilebiliyor. Üstelik az kavrulmuş kahveye göre daha çok kilo verdiriyor. Kafein miktarını etkileyen bir diğer nokta ise kahvenin ne kadar ince çekildiği! En ince çekilen kahve, (orta düzeyde kavrulan kahveler arasında) Türk kahvesi en yüksek oranda kafein içeriyor. Yavaş yavaş damlayarak filtre edilerek demlenen veya bardak içinde filtrenen Fransız usulü kahve, ısıyla daha kısa süre muamele gören espresso kahveye göre daha fazla kafein içeriyor. Türk kahvesinin çok ince çekilmesi nedeniyle havanın neminden çok daha kolay etkilenip bayatladığı ve faydasının azalıp hatta zararlı hale dönüşülebildiği bilindiğinden, hep az miktarda yeni kavrulmuş ve taze çekilmiş olarak satın alınması, tüketilmesi gerekiyor.