Çocuklarımızla yaz tatilini nasıl planlayacağız?

23 Haziran 2020

Koronavirüs kapı önünde kol gezerken, çocuklarla dışarıda plan program yapmak çok zor. Her ne kadar “Ellerini her yere sürme”, “Elini ağzına götürme”, “Kimseye fazla yaklaşma”, “Maskenden burnunu çıkarma” gibi uyarıları defalarca yapsanız da, bir anlık dalgınlıkla hepsini unutabiliyor. Yaz okulu ya da büyükanne/babaların yanına göndermek gibi seçenekler de risk teşkil edeceği için, bu yaz epey zorlu geçecek.

Şanslı olup, köyde, yaylada, açık havada, metrekareye minimum insan düşen yerlerde olanlarımız hariç, yüksek ihtimalle çocuklar bu yaz evde çok sıkılacak. Ekran başından kaldırmakta zorlanacağız. Bol bol çatışma yaşayacağız. Kurallar bozulacak. Farklı yaptırımlar denenecek. Bir süre sonra boş verilecek ve böyle böyle yaz bitecek. Eylüle de Allah kerim...

Peki, böyle mi olmak zorunda? Kavgasız, cezasız, tehditsiz, bağırmadan, iş birliği içinde bir yaz planlanabilir mi? Evet! İlk kural; çocuklarla, yapılması mecburi olan şeyleri, planlanan programları ve

Yazının Devamı

Kronik hastalığı olanlar nasıl “normalleşecek”?

22 Haziran 2020

"Korona virüs hepimizi eşitledi” dedik hep ama gündelik hayatta pek de öyle olmadı ve salgın, zor olan yaşamları daha da zorlaştırdı. Örneğin otizmli ya da özel gereksinimli çocukları olan ailelerin neler yaşadığını bizzat gördüm. Çocuklarını evde tutmak, onlara virüs tehlikesini anlatmaya çalışmak, sosyal olarak hiçbir destek alamamak ve daha nicesi…

Bu süreçte çok zorlanan ve “normalleşme” adımları ile daha da zor günler yaşayan bir diğer kesim ise kronik hastalığı olanlar! İlk vaka görüldüğünden bugüne, kronik hastalığı olanların (kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalıkları gibi) evlerinden çıkmaları sınırlandırıldı. Salgın öncesinde de, kalabalıklara giremeyen, maske kullanan, seyahat, hava değişimi gibi durumlarda risk alan kronik hastalar, salgınla tamamen hapis hayatı yaşar oldu. Çok sıkı tedbirlerle yaşamak zorunda olan, en ufak bir hatada hayatı tehlikeye girecek milyonlarca insan var. Ve ne yazık ki, bizler bu insanlara empati yapamıyoruz. Kronik ve alerjik hastalığı olan kişiler, bu

Yazının Devamı

Babalara...

21 Haziran 2020

100 yıldan uzunca bir süredir, ebeveyn ve bebek arasındaki bağlanma araştırmaları hep anneler üzerinde yapılmış. Gerek kültürel, gerek sosyolojik, gerekse biyolojik olarak, doğum itibariyle, bebek için annenin varlığının öneminden konuşup durduk. Oysa hesaba katılmayan ve en az anne kadar önemli olan, elmanın diğer yarısını unuttuk hep. Babaları!

Neyse ki son yıllarda bu konuda hem bilim dünyasında hem de toplumda oluşan yüksek farkındalık ile babaların bebek üzerindeki etkisinin farkındayız. Babalar da kendi duygusal güçlerinin farkında. Ve çok şükür ki “Baba evin direğidir”, “Baba otoritedir”, “Son sözü babalar söyler” gibi babayı hep mesafeli, korkulacak, güçlü, yıkılmaz, duygusuz gösteren insan imajı kırılmaya başladı. Yapılan son araştırmalarda, bebek doğduğu anda, babalarda oksitosin hormonunun anneler ile aynı olduğu tespit edilmiş. (Kaynak: Babies belgeseli) Ve zaman içinde babalar gerçekten ebeveyn rolünü üstlenip, bebekle vakit geçirdikçe, oksitosin hormonu artıyor. Annenin

Yazının Devamı

Beni düşündürtme, yapmam gerekeni söyle!

19 Haziran 2020

Ne yazık ki uzman olarak bir konu hakkında öneri sunmak, tavsiyede bulunmak, “Böyle yapılırsa iyi olur” demek işe yaramıyor. İnsanımız, “Bu böyle yapılacak” ya da “Bu böyle yapılmayacak” tarzı bir iletişimden anlıyor. Yani “Mavi hap mı, kırmızı hap mı beni düşündürüp yorma, hangisini almam gerektiğini söyle konu kapansın” zihniyetinde.

Sağlık Bakanı’mızın açıklamaları bana bunu düşündürttü. İstanbul, Ankara ve Bursa’da maske kullanımının zorunlu olmasını önerdiğinden ve hafta sonu LGS sınavı olduğu için kısmi bir sokağa çıkma yasağının iyi olabileceğinden bahsetti. Ama işte ne yazık ki insanımız, “yassak kardeşim” demeden, toplumun menfaatine olan şeyi yapmıyor. Neyse ki sonrasında ilgili valilikler maskeyi zorunlu hale getirdi.

Bunun en temel sebebi elbette eğitim seviyesi. Dikkat edin, okumuş, yazmış, yüksek eğitimli ve bilgiyi içselleştirmiş insanlar, doğru/yanlış ya da siyah/beyaz gibi keskin konuşmaktan çekinirler. Ama kişi ne kadar az bilirse, o kadar çok ahkâm keser. Oysaki bir konuda

Yazının Devamı

LGS öncesi ailelere ve çocuklara öneriler

18 Haziran 2020

Hafta sonu LGS sınavı var. Milyon-larca öğrenci ve aileleri nefeslerini tutmuş bekliyor. Bu yıl koronavirüs sebebiyle hiç olmadığı kadar stresli ve gerginler. Sosyal mesafe nasıl korunacak? Maskeyle sınav nasıl geçecek? Kafalarda halen soru işareti. Sınav öncesi son bir kez daha yazmak ve sınava girecek tüm öğrencilere bol şans dilemek istedim. Öncelikle kendilerinden, şu andan itibaren medya ve haber kaynaklarını teke indirmelerini, sadece sınavla ilgili güncel gelişmeleri takip edip, diğer tüm söylenenlere kulaklarını kapamalarını rica ediyorum. Aileler için de hiç kolay değil. Ancak çocukların yanında olup, her şeyin başının sağlık olduğunu ve böylesi sıkıntılı bir süreçte, çabalarını takdir etmelerini hatırlatıyorum.

Eğitim Danışmanı Sevgili Elgiz Henden’den aileler ve öğrenciler için son dakika tüyoları istedim. Çok faydalı önerilerde bulundu:

Aileler bir adım geride durmalı

Bu hafta artık aileler bir adım geride durmalı, öğrencilerin yanında sınav hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunmamalı, çocuklarına

Yazının Devamı

Kovid-19 geçirmiş olmak bir ayrıcalık mı olacak?

17 Haziran 2020

Koronavirüs hayatımıza bir film senaryosu gibi girdi. Öyle de devam ediyor. Virüsün getirdiği yaşam şartları pek çok ilginç uygulamayı da beraberinde getirdi. Hükümetler, vatandaşlarını Kovid-19 geçirip geçirmediklerini anlamak için, antikor testlerinden geçirmeye başlamış. Hatta bazı ülkeler ‘bağışıklık pasaportu’ adını verdikleri bir uygulama başlatmış. Bu pasaportu alabilmeniz için tek bir kriter var: Kovid-19 geçirmiş olduğunuzu belgelemek!

BBC’nin haberine göre, Estonya ve Şili’de “bağışıklık pasaportu” sistemi kurulması için hazırlıklar yapılıyormuş. New York’ta da insanlar, antikor testlerinin fotoğraflarını çekip, bir tür Kovid bağışıklığı belgesi olarak kullanmaya başlamış. Peki, buradaki amaç ne? Bu belge ile Kovid-19 geçirdiğinizi ve virüsün bir kez daha size bulaşmayacağını belgeleyip, kısıtlamalardan muaf tutulmak! Şu an için, bir kere kapıp, atlattıysanız, bağışıklık kazanacağınız ve hastalığı bir daha geçirmeyeceğiniz tahmin ediliyor. Ancak Dünya Sağlık

Yazının Devamı

Maske takmak mı, takmamak mı? İşte bütün mesele bu!

16 Haziran 2020

Normalleşmeyle birlikte hayatımıza yeniden bir kutuplaşma nedeni girdi. Maske takıp, sosyal mesafe kurallarına uyanlar ve uymayanlar. Elbette sürecin en başından beri tüm kurallara uyan, evde kalan ve normalleşme ile birlikte bireysel sorumluluk alıp, sadece kendi hayatını değil, tüm insanların sağlığını düşünen, minimum sosyalleşen ve sosyal mesafe kurallarına uyanlar, tüm bunları ihlal edenleri anlamıyor. Daha da kötüsü, öfke duyuyor. Öyle ki, sosyal medyadaki öfke ve eleştiri bombardımanı nedeniyle, iş yerine bile giderken saklamak zorunda hissediyor insan kendini. Madalyonun diğer tarafı ise son derece rahat. Ülkenin farklı yerlerinden gelen görüntülerde, bırakın sosyal mesafeyi, çoktan maskeleri bile attı insanlar. Kahvehanede maskesiz oturan amcaya mikrofon uzatılınca, “Amaaan... Üç günlük dünya, nasılsa öleceğiz” diyebiliyor mesela. Sağlık Bakanı ve bilim insanları nazik nazik her gün uyarıda bulunsa da, tüm tarihi korku, baskı, yasak ve yaptırımlarla dolu insanımız ne yazık ki ancak dayaktan (!) anlıyor. Darbeler, siyasi

Yazının Devamı

Korona virüs, çocuklarda dijital göz yorgunluğunu arttırdı

15 Haziran 2020

Covid-19 pandemisi, hepimizi sadece psikolojik olarak değil, fizyolojik olarak da oldukça sarstı. Hareketsiz-likten kaynaklı kilo artışı, eklem sorunları, aşırı ekran kullanımına bağlı göz rahatsızlıkları bunlardan bazıları.

Ben zaten gözleri bozuk biri idim ancak pandemi süresince evde görüntülü görüşmeler, toplantılar, gündem takibi, her gün yazı derken, ekran kullanım sürem artınca, gözlerim de nasibini aldı. Daha çok sulanmaya ve ağrımaya başladı. Yaptığım canlı yayınlarda kendimi izleyince, çok sık göz kırptığımı fark ediyorum. Göz sağlığının önemini insan ilerleyen yaşlarda anlıyor ne yazık ki ama günümüzde çocuklar, ekranlar nedeniyle çok erken yaşta göz rahatsızlıkları ile tanışır oldu. Ben böyle hissedince, çocuklar ne alemde diye düşündüm ve Koç Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Afsun Şahin’e sordum. Kendisi çok faydalı ve pratik önerilerde bulundu.

‘Çocuklar haftada en az 15 saat gün ışığı almalı’

“Okul

Yazının Devamı