Çocuklar yaşadıkları stresle başa çıkabilmek için ebeveynlerinin yardımına ihtiyaç duyar
Koronavirüs salgını, deprem haberleri, uzaktan eğitim derken yoğun gündem çocuklarımız için de zorlayıcı geçiyor ve davranış değişikliklerine sebep oluyor. Çocuklar öfke nöbetleri geçirdiğinde biz de öfkeleniyor ya da kendimizi çaresiz hissediyoruz. Kriz anlarında çocukların davranışlarını durdurmaya çalışmak, öfkelerini artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu noktada yol gösterici kilit soru: “Çocuğumun stresini ne tetikledi, rahatlamak için neye ihtiyacı var?” Bunu yapmak elbette söylendiği kadar kolay değil. Peki, nasıl bir yol izleyeceğiz?
“Çocuğun Duygusal Dünyası”, “Kusursuz Ebeveyn Yoktur” adlı kitapların yazarı, psikoterapist Isabelle Filliozat, geçtiğimiz günlerde online bir seminer verdi. Çocukların yaşadıkları stresle başa çıkmaları için ebeveynlerinin yardımına ihtiyaç duyduklarını söyleyen Filliozat, “Bağırmak, cezalandırmak, hor
“Bana Hazır mısın Baba?” kitabının en önemli tarafı annenin rolü, önemi ve kutsallığından sıklıkla bahsettiğimiz çocuk yetiştirme sürecinde, babaların nasıl geri plana itildiğini hatırlatmasıÇocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Şirin Seçkin’le psikanalist Prof. Dr. Gökhan Oral’ın imzasını taşıyan “Bana Hazır mısın Anne?”nin ardından devam kitabı “Bana Hazır mısın Baba” bu hafta çıktı. Remzi Kitabevi’nin yayımladığı kitap, tüm babalara, baba adaylarına ve tabii annelere rehber olacak nitelikte.
“Bana Hazır mısın Baba”, günümüzde aile içi bağların zayıflamasıyla birlikte babalık kavramının içinin boşaldığından ve babanın işlevinin giderek azaldığından, bunun da yeni nesiller üzerinde yarattığı olumsuz etkiler ve çözüm yollarından bahsediyor. Dr. Şirin Seçkin ile babanın çocuğun gelişimindeki rolü ve vazgeçilmezliğini vurgulayan yeni kitabı hakkında konuştuk.
Kitabınızda babalık kavramının içinin boşaldığını söylüyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Bu durum babanın kendini
Aylardır devam eden uzaktan eğitim süreci hepimizi çok yordu ve okulların açılışını dört gözle bekledik. Geçen hafta başı da kademeli açılış kapsamında belli sınıflar haftada iki gün eğitime başladı.
Büyük bir heyecanla başladığımız pazartesi sabahı kızımı okula bıraktıktan sonra, uzaktan eğitimin getirdiklerini ve götürdüklerini düşündüm. Erkenden kalkıp, hazırlanma ve trafikte okula yetişme stresinin yaşanmaması, birlikte kahvaltı edebilmek, kıyafet derdinden kurtulmak bana çok iyi gelmişti. Yolda kaybettiği sürede oyun oynayabiliyor, kendine dinlenme zamanları yaratabiliyordu. Öte yandan arkadaşsızlık ve doğal oyundan uzak kalması, dersleri evde yaptırma çabası en zorlandığımız konulardı.
Bu düşüncelerle meşgulken, eğitim alanında araştırmalar yürüten profesör Peter Gray’in, “Okuldan Uzak Kalmanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri” başlıklı konuşmasını dinledim. Çocukların potansiyelini ortaya koyabilmeleri için öz yönetimli eğitime ihtiyaç duyduklarını söyleyen Gray’in
Koronavirüs salgını, hepimizin psikolojisinde derin izler bıraktı, bırakmaya da devam ediyor. Çocuklarda farklı davranış değişiklikleri görülmeye başlandı. Peki bu değişiklikleri nasıl okumalıyız?Geçen sabah kızımın sınıf öğretmeni, ekranın diğer ucundan çocuklara şu soruyu yöneltti: “Bir fırsatınız olsa neyi değiştirmek isterdiniz?” Cevabı duymak için bir an durup, mutfaktan kulak kesildim. Ve kızım, gerçekten şaşırdığım şu cevabı verdi: “Koronayı değiştirmek ve yok etmek isterdim!” Bu cevaba şaşırmamın nedeni; sürecin en başından beri bu konuyu evin içinde son derece iyi yönettiğimizi ve bu konunun kafasını çok da meşgul etmediğini düşünmemdi. Oysa bu cevap beni hem şaşırttı hem de bir süredir kızımda hissettiğim davranış değişikliklerinin benim açımdan anlam bulmasına sebep oldu.
Duygulara bakmak dikkat ve cesaret istiyor
Koronavirüs salgını hayatımızı esir aldığından bu yana, farklı yaş gruplarındaki çocuklarda ortaya çıkabilecek davranış değişikliklerini bugüne kadar çok konuştuk. Kaygının artması, iştah azalması,
Türkiye’de okullar 21 Eylül’den itibaren kademeli olarak açılıyor. Peki okulların açılışıyla ilgili, dünyada durum ne? Hangi ülke, ne gibi önlemler alıyor?
Bütün dünyayı saran koronavirüs salgınında, en çok tartışılan konu eğitime nasıl devam edileceği oldu. Salgının başlamasıyla kapanan ve uzaktan eğitime geçen okullar, haziran ayından itibaren birçok ülkede açılırken, bazı ülkeler online eğitimle devam ediyor. Okulların kapalı olduğu süre uzadıkça, endişeler de artıyor. Hükümetler, sağlıkçılar ve eğitimcilerle birlikte okulların durumunun ne olacağına dair çözüm yolları arıyor. Türkiye’de okulların açılışıyla ilgili tartışmalar sürerken, bakalım dünyada neler oluyor?
Geçtiğimiz hafta, “Gül ve Düşün” adlı kitaptaki tecavüz içerikli söylemler nedeniyle yazar Musa Dinç’in tutuklanması ile gözler yine çocuk kitaplarına çevrildi. Çocuklarımız için doğru kitapları nasıl seçebilir, onları uygunsuz içeriklerden nasıl koruyabiliriz?Çocuk kitaplarındaki uygunsuz içeriklerin denetlenmesi ve doğru kitap seçimi konusu, ne yazık ki belli aralıklarla gündeme geliyor. Bir okuryazar ve ebeveyn olarak, yazma sanatının herhangi bir denetime ve sansüre tabi tutulamayacağını düşünüyorum. Bu bireylerin sorumluluğunda ve her şeyde olduğu gibi eğitim seviyesiyle düzenlenebilecek bir konu. En büyük sorumluluk yine biz ebeveynlere düşüyor. Ne kadar iyi bir kitap okuru iseniz, çocuğunuza kitap seçmek de o kadar zevkli ve kolay hale geliyor. Kızıma kitap seçerken; bildiğim ve güvendiğim yayınevi ve yazarları takip ediyor, yaş kriterine ve çocuğumun ilgi alanlarına uygun olup olmadığına bakıyorum. “Leyla Fonten” serisi gibi hepimizin bayılarak
Kovid-19 salgını baş gösterince milyonlarca öğretmen ve öğrenci, kendilerini uzaktan eğitimin içinde buldu. Bazı kurumlar aşinaydı, bazıları hazırlıksız yakalandı. Ancak marttan bu yana öğrenci, öğretmen, veli üçgeninde zorlayıcı anlar yaşandı. Peki, bundan sonra ne olacak? Daha verimli bir öğrenme ortamı için neler yapılmalı?
Yeni eğitim-öğretim yılı 31 Ağustos’ta başlıyor, uzaktan olsa da... Yüz yüze eğitim için hedef 21 Eylül. Bazı okullarda ise telafi eğitimi online olarak başladı. Yeni eğitim yılının nasıl olacağına dair kafalar karışık. Veliler bunalmış durumda; aynı zamanda da okulların açılmasıyla ilgili tedirginler. Çocukları ekran karşısında oturtamamaktan, derslere ve ödevlerine karşı sorumluluk almamalarından ve etkili bir öğrenme ortamı olmamasından şikâyetçiler. Öğretmenler ise yoğun bir hazırlık halinde. Öğrencileriyle yakın bir etkileşimde olamamanın verdiği zorlukla doyurucu bir müfredat hazırlamaya çabalıyorlar. Öğrenciler ise okullarına ve arkadaşlarına hasret, ancak uzaktan eğitim konusunda isteksizler. Tüm
Yaz tatilinin geri kalanında çocukların gerçekten sevdikleri aktiviteleri yaparken hareket etmelerinin sağlanması motivasyon ve psikolojik açıdan büyük önem taşıyor.
Pandemi süreci pek çoğumuzun hareket alanını daralttı. Çocuklar da hiç olmadığı kadar hareketsiz kaldı. Ancak bu süreç pek çok kişiyi, online spor aktiviteleriyle de tanıştırdı. Milli jimnastikçi, eski Artistik Jimnastik Türkiye Şampiyonu ve Beden Atölyesi’nin kurucusu Ebru Karaduman, çocukların da pandemi sürecindeki online eğitimlerden bunaldığını, bu nedenle gerçekten sevdikleri aktiviteleri yaparken hareket etme imkânının yaratılması gerektiğini öneriyor. Yaz tatilinin kalanında çocukların hayatına sporu katmak ve hareket edebilmelerini sağlamak için neler yapılabileceğini konuştuğumuz Ebru Karaduman, online spor etkinliklerinin pandemi sürecinde inanılmaz fayda sağladığına işaret ediyor ve “Yetişkinler çocuklara rol model oldu. Bu süreçte o kadar çok ailenin evine konuk oldum ki, karşılaştığım manzaralar gerçekten