Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yabancı ilaç şirketleri, yerli ilaç şirketlerine ilaç lisansları vermek, onlarla ortaklık yapmak veya Türk ilaç şirketlerini almak için kolları sıvadılar. Bu cümleden olmak üzere, önde gelen uluslararası ilaç firmalarından Merck Sharp & Dohme’nin (Merck) CEO yardımcısı ve bölüm başkanları, bu hafta içinde, ülkemizde girişimlerde bulundular; hem Sağlık Bakanlığı, hem işadamları, hem de medyayla görüştüler.
Bu kriz ortamında bile, uluslararası ilaç şirketlerinin bu istekli davranışı, önümüzdeki yıllarda Türk ilaç sektörünün çok süratle büyüyeceği ve sektörde giderek yabancıların hâkimiyetinin artacağı anlamına geliyor. Bu gelişmeler, mevcut Türk ilaç firmalarının değerini de gittikçe artırıyor.
Önümüzdeki 5-10 yıl içinde, Türkiye ile birlikte Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya dünyanın en büyük ilaç pazarları arasına girecek. Yapılan hesaplamalar, Türkiye’nin 5-6 yıl içinde, dünyanın 15 büyük ilaç pazarından biri olacağını gösteriyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde, dünya ilaç pazarındaki büyümenin yüzde 50’si, büyüyen piyasalarda gerçekleşecek ve bunun içinden en büyük payı da, Türkiye dahil yukarıdaki 5 ülke alacak.
İşte bu nedenle, Merck’nin üst yönetimi, zamanının yüzde 30-40’ını bu ülkelerde yapılacak iş birliklerine, doğrudan yatırımlara, lisans anlaşmalarına, ortaklıklara ve satın alma olasılıklarına ayırıyor. Doğal olarak, yapılacak yatırımların getireceği “katma değer” bu kararlarda çok etkili olacak.
Türkiye’de bu konuda yapılacak yabancı yatırımın olmazsa olmaz şartı, mevzuat ve düzenlemelerin yatırıma uygun hale getirilmesi. Tabii ki, OECD ülkeleri ortalamasının altında kalan Türkiye’deki “kişi başına düşen ilaç harcaması” miktarının da yükselmesi gerekiyor. Şimdilik, Sağlık Bakanlığı’nın Klinik Araştırma Yönetmeliği’ni bir an önce çıkarması isteniyor.
Uluslararası araştırmacı ilaç firmaları, Sağlık Bakanlığı’nın yüksek hedefler koyduğu, güçlü bir vizyona sahip olunduğu fikrindeler. Bu vizyonun mevzuat ayağının da tamamlanması halinde, ülkemiz, İrlanda ve Singapur gibi bir ilaç üretim ve araştırma üssü olabilecek.

Sağlıkta “altın çağ”
Türkiye’deki klinik araştırma, doktor ve uzman kalitesinin çok üst düzeyde olduğu ve diğer Doğu ülkelerine göre, çok daha üst seviyede, bilimsel esasları temel alarak düşündüğü ve davrandığı belirlenmiş durumda. Bütün bu veriler, bu konuda Türkiye’nin patlamaya hazır bir ülke olduğu görünümünü veriyor. Türkiye’nin Ortadoğu, Balkanlar ve hatta Afrika için bir “merkez ülke” olma olasılığı var.
Kısacası, önümüzdeki yıllarda Türkiye’ye yatırım yapacak olan yabancı ilaç firmaları büyük kazançlar elde edecekler. Doğal olarak, Türkiye’nin de bu gelişmeden milyarlarca dolarlık bir çıkarı söz konusu olacak.
Merck Avrupa Başkanı S. Oschmann’ın dediği gibi, tıpta yenilikçilik adına bir altın çağa girmiş bulunuyoruz. Bu, yüz milyonlarca insanın, hastalıksız, daha uzun, daha üretken ve daha kaliteli yaşam sürmesi anlamına geliyor.
Bu amaca yönelik olarak, bizim için yapılacak şey, “uygun piyasa koşulları”nın yaratılması.