Bir kişi veya kurum, vergi kaçakçılığı ile suçlanamaz mı? Suçlanabilir. Kaçakçılığı gerçekten yaptığı ortaya çıktığında da, kendisine hapis dahil, suçunun karşılığı olan en ağır ceza verilmelidir. Bir kişi, ihtilal yapma girişiminde bulunmakla, suçlanamaz mı? Suçlanabilir. Bu suçu gerçekten işlediği ispat edildiğinde, kendisine hapis dahil, suçunun karşılığı olan en ağır ceza verilmelidir. Bizim hukukumuz ve uluslararası hukuk diyor ki: “Kişi veya kurum, suçlu olduğu ispat edilene kadar suçsuzdur”. Bu kuralın etrafından dolaşarak, uygulamayı “Kişi veya kurum, aksini ispat edene kadar suçludur” noktasına getirmek, o ülkede yaşayan kişiler veya iş yapan kurumlar için zulümdür.
Türkiye’de, haklı veya haksız, tarh edilen vergiye itiraz eden kişi veya kurumlardan, ödeme güçlerinin çok üzerinde teminat istenerek, kişi ve kurumlar iş yapamaz hale getiriliyor. Aslında bir anlamda, iflasa zorlanıyor.
Bu durumdaki şirketlerin, borsadaki hisseleri değer kaybediyor. Vergisine itiraz eden kişi veya şirketlere, daha vergi ödemesi veya ödeme miktarı kesinleşmeden, en ağır ceza verilmiş oluyor. İşte bu uygulama, serbest piyasa sistemine, rekabet anlayışına, hukuka ve insan haklarına karşı.
Ülkemizdeki demokrasiyi de yoruyor. Yine, Ergenekon davasında birçok kişi, ne ile suçlandıklarını bile bilmeden, aylardan beri hapisteler. Hapistekiler arasında, mutlaka suçsuzlar var. Kötülerin yanında, iyiler de yakılıyor. Bu uygulama sonucu, ceza almayacak, masum kişiler cezalandırılmış oluyor. İşte bu uygulama, hukuk prensiplerine, insan haklarına, insanların ülkelerinde güven içinde yaşaması prensibine aykırı. Ülkemizdeki yargı kurumunu da yoruyor.
Zulüm ve istibdat...
Sayın Başbakan, her şeyden önce kendisinin istemi dışında gerçekleşmiş olsa bile, “Kişi veya kurum, aksini ispat edene kadar suçludur” biçiminde tezahür eden bu uygulamaları önlemelidir. Bu uygulamalarla:
- Kişiler ülkelerinden soğutulmaktadır.
- Kurumlar, ülkemize yatırım yapmaktan kaçmakta, yatırımlarını başka ülkelere kaydırmaktadır.
- İşadamları, girişimci olma heveslerini yitirmektedir.
- İş dünyası “sıra bana da mı gelecek?” korkusu yaşamaktadır.
- Yabancısı dahil, hisse senedi yatırımcısı güvenini kaybetmektedir.
Demokratik sistem ve yargı kurumu yıpranmaktadır.
SPK
Öte yandan, Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) bir günde hisselerin değerini sıfıra indiren bu uygulamalar karşısında, susmak zorunda kalmakta; piyasadaki güvenini yitirmektedir. Örneğin, son vergi tarhında, sonuçta Doğan grubu haklı bulunursa, yapılanların bir çeşit “manipülasyonla para kazanma” veya “içerden öğrenenlerin ticareti” uygulaması olmadığı nasıl anlaşılacaktır? Bu durumda, SPK, kendisini nasıl savunabilecektir?
Haksız yere hapse girenlerle, haksız yere vergi tahakkuk ettirilenlerin hakkını, bu devlet koruyamayacaksa, kim koruyacaktır?
“İtten büyük at var; attan da deve; deveden de büyük, fil var.” Demişler.