Başta Amerikan Merkez Bankası (FED) olmak üzere, bizimki dahil tüm merkez bankaları piyasalara para veriyor. Birçok kişinin bilmek istediği 6 ayrı soru var. Bunlar:
1) Neden bu kadar büyük para ihtiyacı ortaya çıktı?
2) Merkez bankalarının piyasaya verdiği paralar, nereye gidiyor?
3) Paralar, birilerinin cebine giriyor mu?
4) Kapitalist sistemde, biri zarar ederken, bir başkası kar edeceğine göre, bu krizden kim karlı çıkacak?
5) ABD, bu krizi kasıtlı olarak çıkarmış, olabilir mi?
6) Kriz bitince, merkez bankaları, piyasaya verdikleri büyük miktardaki likiditeyi nasıl geri çekecek?
Kaydi paraya dikkat
Merkez bankalarının basıp piyasaya sürdüğü para, çarpan etkisiyle kendisinin birkaç misli fazla para yaratıyor. Piyasa tarafından yaratılan bu ilave para miktarına, “kaydi para” diyoruz. Başta Amerikan doları olmak üzere, dünyada kabul gören, “hard currency” denilen güçlü paralarla yaratılan “kaydi para”, bu paraların yüksek çarpan etkisi nedeniyle, çok daha büyük tutarlara ulaşabiliyor.
Kriz zamanlarında, para sahipleri, piyasalarda, rahat borç vermediklerinden, “kaydi para” miktarı gittikçe azalıyor ve borçla işlerini çevirenler, borçlarını ödeyemez duruma düşüyorlar. Şirketlerin de, borç ödeyememe riskleri arttıkça, kredibiliteleri düşüyor ve gittikçe daha az borç alabilir hale geliyorlar.
Borçla işlerini çevirenlerin başında, bankalar ve sermaye yetersizliği çeken şirketler var. Dolayısıyla, krizlerden öncelikle bu kuruluşlar etkileniyor. İşte, merkez bankaları, bu nedenle, piyasaya ve özellikle, borçla işlerini çevirenler kuruluşlara ilave likidite sağlıyor.
2000 krizi, bu prensibi uygulayamayan veya IMF tarafından yapılan yönlendirmelere inanan Merkez Bankamızın politikaları nedeniyle önlenememişti. Neyse ki, şimdiki banka yönetimi çok daha tecrübeli.
“Hedge funds” adı verilen yatırımlar, para koymadan para kazanma esasına dayanıyor. Bir örnek verilmesi gerekirse, bu fonlar, Japonya’da yüzde 0-2 faizle borç alıp bu parayı Türkiye’de yüzde 25-30 civarında faizle yatırabiliyorlardı.
Yani, piyasa şartlarından faydalanılarak, ilave “kaydi para” yaratılıyordu. Buradan, bedavadan kazanılan paralarla da Türkiye’de veya başka benzer ülkelerde, kaça olduğuna bakılmadan, şirketler, tesisler alınıyordu.
Global kriz, gayrimenkul kredisi (mortgage) krizi çıktığında önlenebilseydi, sınırları nispeten kısıtlı olacaktı. Oysa, şimdi, kriz bütün ülkelere yayıldı. Daha da yayılıyor.
Bu bilgiler ışığında, soruların cevapları açık:
1) Para ihtiyacı global anlamda kaydi paranın gittikçe azalması nedeniyle oluştu.
2) Merkez bankalarının verdikleri paralar kaçınılmaz olarak borçla işlerini çeviren bankalara ve sermaye eksiği bulunan şirketlere gidiyor.
3) Cebine ilave para giren, neredeyse yok. Ama, sermaye yapısı güçlü olanlar yok fiyatlara alımlar yaparak krizi fırsata çevirebilir.
4) Dolayısıyla, krizden, krizi fırsata çevirenler kârlı çıkar.
5) ABD, bu krizi kasıtlı olarak çıkarmadı ama krizden en az zararla çıkmaya çalışıyor.
6) Merkez bankaları verdikleri likiditeyi geri çekerlerken zorlanırlar ve yeni zenginler işte bu sırada yaratılır.