Dünyanın en büyük “mortgage işleme” sistemlerinden biri olan ve örneğin, Kanada’daki gayrimenkul kredilerinin % 93’ünü işleyen Portellus Şirketinin sahibi John N. Lee’den bir ileti aldım. Lee, iletisinde, bu global kriz sırasında, Kore, Malezya, Tayland gibi Asya ülkelerini ve Avrupa’daki bir çok ülkeyi ziyaret ettiğini; bu ülkelerin çoğunda, bankalararası para alım satımının neredeyse yok olduğunu söylüyor. Lee, bu ülkelerde, bir çok bankanın kendi kendine yetmek durumuyla karşılaştığını; bu nedenle sermayelerinin eridiğini ve bu ülkelerin Hazine’lerine başvurmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor. Lee’ye göre, bankaların global piyasadan borç almalarının da zorlaşması veya kesilmesi nedeniyle, likidite krizi gittikçe tırmanıyor. Lee, Türkiye’deki durumun da, muhtemelen benzer olduğunu; Türkiye’de bankaların borç para bulamama durumunun, ülke kredibilitesini de azaltacağını ve giderek Türk Hazine’sinin de bu durumdan etkilenerek, iç borç alamayacağını savunuyor.
Lee’ye, Türkiye’de durumun farklı olduğunu anlattım ve Bankalararası Para ve Döviz Piyasası’nın nasıl işlediğinden bahsettim. Kendisi de, benim iletimi alır almaz, bu sistemin tüm gelişmekte olan, hatta, gelişmiş bir çok ülkede uygulanması gerektiğini ve global krize çözümde çok yardımcı olacağını, bildirdi.
Sistem başka ülkelerde yok
Gerçekten de, Merkez Bankamızda, imrenilecek ve başka ülkelerde olmayan bir sistem var. Bankalar, kime borç verdiklerini veya kimden borç aldıklarını bilmeden, Banka’daki Para ve Döviz Piyasaları’nda alım satım yapıyorlar. Borç veren banka, Türk Lirası’nı veya dövizini doğrudan Merkez Bankası’na ve Merkez Bankası garantisi ile satıyor.
Borç alan banka ise, yine bu Türk Lirası veya dövizi, Merkez Bankası’ndan alıyor. Alınan veya satılan paranın vadesi, bir geceden bir kaç aya kadar olabiliyor. Faizler, tamamen piyasada oluşuyor.
Merkez Bankamız da, bu piyasalarda bizzat kendi parasının koyarak, Türk Lirası veya döviz işlemi yapabiliyor.
Merkez Bankası, son global kriz dalgası sırasında da, bu sistemi çalıştırdı ve bankaların birbirlerine döviz deposu vermelerini sağladı. Bu piyasayı kullanarak kendisi de, döviz kredisi verdi. Sistem, bilgisayar destekli olarak çalışıyor ve hazırda bekliyordu. Ancak, Döviz Depoları Piyasası, bir süredir kullanılmıyordu. Çünkü, döviz ihtiyacı yoktu veya bankalar Merkez Bankası dışında birbirlerine, doğrudan döviz kredisi sağlayabiliyor veya döviz satıyorlardı. Kriz, bu çeşit piyasaların, kullanılmasa bile, varlığının önemini bir kez daha ortaya koydu.
Son uygulamalar, bu kriz sırasında, Merkez Bankası’nın hazırlıklı, ne yaptığını bilen, her tedbirin zamanlamasını ve oranını iyi ayarlayan bir davranış içinde olduğunu gösteriyor. Başkan ve Başkan Yardımcıları’nın zaman zaman medyanın önüne çıkıp, yapılanlar hakkında bilgi vermeleri de çok iyi oldu. Ne de olsa, siyasilerin verdikleri demeçlere fazla güvenilmiyor.
Merkez Bankası, bu krizde iyi bir sınav verdi.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024