Dünyada kriz nedeniyle oluşan ve resmi kayıtlara giren toplam kayıplar, 969 milyar dolara ulaştı. Buna karşılık, kayıptaki şirketlere 834 milyar dolar yeni sermaye girişi sağlandı. IMF, resmi kayıtlara girecek kayıpların 1.4 trilyon dolara ulaşacağını tahmin ediyor. Birçok ekonomist, gerçek kayıpların 2 trilyon doları aşacağı görüşünde.
Kriz nedeniyle oluşan kayıplar, halen Amerika’da 665 milyar dolar, Avrupa Birliği’nde 274 milyar dolar ve Asya’da 59.3 milyar dolara ulaştı. Bu rakamlar, ABD’de başlayan krizin Avrupa ve Asya’ya yayılmakta olduğunun da bir göstergesi.
Ekim sonu itibariyle, kriz nedeniyle, hükümetlerin ve merkez bankalarının yaptığı destek paketinin büyüklüğü 3.7 trilyon dolara ulaştı. Bu tutarın 2.9 trilyon dolarlık bölümü bankaların zehirli varlıklarına verilen garantilerden oluşuyor.
Ek sermaye ihtiyacı var
Zordaki bankalara 395 milyar dolarlık kaynak aktarıldı. Yine, bankaların 397 milyar dolarlık varlığı satın alındı. Citibank için son günlerde yapılan ve 326 milyar dolara ulaşan destek, bu rakamların dışında.
Bankacılık sektörü hâlâ ek sermaye ihtiyacı içinde. Kredi pazarı da yalnız Türkiye’de değil, global anlamda çok daraldı.
Avrupa Birliği ülkeleri ve Japonya, resmen resesyona girdi. IMF tahminlerine göre, resesyon, 2009 yılında da sürecek. IMF, gelişmiş ülkelerde bu yıl büyüme olmayacağını ve hatta, eksi büyümelerle karşılaşacağını öngörüyor. Bu durum, bizim ihracatımızı da ciddi biçimde etkileyecek. Yine, IMF, düşük faizli ortamın 2009 yılında da süreceği görüşünde.
Moody’s ve Eurostat beklentilerine göre, 2009 yılında en yüksek büyüme rakamına ulaşacak ülke, yüzde 8.5 ile Çin olacak. Onu yüzde 6.3 ile Hindistan izleyecek. Rusya yüzde 3.5 ve Türkiye ile Brezilya yüzde 3 oranında büyüyecek. Gelişmekte olan ülkeler, 2009 yılında ortalama yüzde 5.1 oranında büyüyecekler. Biz ortalamanın altındayız ama yüzde 3 büyüme gerçekleştirebilirsek, yine de bu ortamda çok iyi bir iş yapmış olacağız. Çünkü, daha şimdiden, bizim ekonomistlerin Türkiye için büyüme oranı beklentisi yüzde 2 civarında.
Krediler küçülecek
Global kredi sisteminin çok daralması ve anormal likidite enjeksiyonları nedeniyle para değerlerinin çok değişken olması, büyüme oranlarının yükselmesini engelliyor. Türkiye’de bile bankalar, sendikasyon kredilerini yenileyememe riski altında. Bu nedenle, mevcut döviz varlıkları, yabancı bankalara yatırılıp bekletiliyor ve krediye dönüşemiyor. İşte, sırf bu nedenle bile, Merkez Bankamızın, acilen yasal karşılıkları iade etmeye başlaması lazım.
Tedbir alınmazsa, bankacılık sektöründe önümüzdeki yıl dövizli kredilerin yüzde 20 ve Türk Lirası kredilerin de yüzde 5 civarında küçüleceğini hesaplıyorum. Bu durumda, büyüme oranımız da yüzde 1.5 civarına düşebilecek. Her halükârda, dış borçlanmamız 10 milyar dolar civarında azalacak.
Bu noktada, cari açığımızın nasıl kapatılacağı sorunu önemli. Kur artışı nedeniyle, ithalat-ihracat açığının azalacağını varsayabiliriz. Petrol faturasının düşmesi de açığın küçük gerçekleşmesinde rol oynayacak. Bu yıl özelleştirme ve doğrudan dış yatırım miktarının ciddi biçimde düşeceğini tahmin ediyoruz.
Bu nedenle, açığın yarıya yakın bir bölümü dış borçlanmayla kapatılacak. İşte, risk de burada.