Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya ekonomi krizine, bizim 1994 yılında karşılaştığımız kriz sırasında gerçekleştirdiğimiz uygulamaların bir bölümüyle, çare aranıyor. 1994 yılındaki krizde, 3 bankanın batışından sonraki panikte, mevduat çekilişini önlemek için bankalardaki mevduata tam güvence verilmişti. Şimdi, da bankalar, ard arda iflasa sürüklenmeye başlayınca, Avrupa’da mevduata tam güvence gündeme geldi.
2 Ekim Perşembe günkü Vatan gazetesi’nin ekonomi sayfası, bu konuya ayrılmıştı. Gazete, şunları yazdı: “Türkiye, 1994’teki büyük güven bunalımını, banka mevduatlarının tamamına, devlet güvencesi vererek atlatmıştı. O dönemin ekonomi gazetecileri, krizden bir süre önce görevinden ayrılan Merkez Bankası Başkanı Rüştü Saracoğlu’nun doktrinine körü körüne bağlı oldukları için, yeni Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner’in attığı hiç bir adımı beğenmiyordu.
Törüner’in mevduata tam güvence modeli de, ekonomi basınından büyük eleştiri almıştı. Saracoğlu ekolü gazeteciler sistemi, “Alınan riskin karşılığında bir teminat olması gerekir. Bu sistemin mantıklı aktüeryal(sigorta) yapısı yok” diye eleştirdiler.
Huysuzlanan basını, bir süre sonra Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı’na getirilecek olan merhum Prof. Selçuk Abaç, “Arkadaşlar, sizin dediğiniz doğru olsa, dünyada sigorta diye bir sektör olmazdı.
Siz otomobillerinizin değerinin yüzde 2-3’ü bedelle sigorta yaptırıyorsunuz. Tüm arabalar kaza yaparsa, tabii sigorta şirketleri batar. Ama, hiçbir zaman tüm arabalar kaza yapmaz. Hiçbir zaman tüm bankaların batmayacağı, devletin de tüm mevduatı ödemek zorunda kalmayacağı gibi” diyerek yatıştırmıştı.
Şimdiki krizde, mevduata tam güvence verecek aşamada değiliz. Çünkü, bu ilacın da, yan etkileri oluyor. Zaten, bu konuda karar verirken, uluslararası para akışkanlığı nedeniyle, krizin etkilediği diğer ülkelerin durumunu da göz önünde tutmamız gerekecek.

Yapılması gerekenin en iyisi
1994 krizi sırasında, tüm ekonomi yönetimi yapılması gereken her şeyin en iyisini yaptı. Her şey, Başbakan, ekonomiden sorumlu bakanlar, Hazine ve Merkez Bankası tarafından başarıldı. Bu, tarihe geçecek bir kriz mücadelesi örneğidir.
Maalesef, benden sonraki Merkez Bankası başkanları ve ekonomi yönetimleri, tam anlamıyla, “Saracoğlu Modeli”ni uyguladılar. Medyadan da büyük destek aldılar.
Hangi modelin doğru olduğu, her zaman tartışılır. “Saracoğlu Modeli”nin tam anlamıyla yanlış olduğunu da söylemiyorum. Krizden çıkıldığı dönemlerde uygulanacak en iyi modeldir. Ama, bu model tavizsiz sürdürülürse, bir noktada krizlere neden oluyor. Göstergeler bozulur bozulmaz, krizle karşılaşmamak için, bizim “Gerçekçi Kur-Düşük Faiz” modelimize geçilmesi şart. Kriz sırasında da, yine bizim “1994 krizle mücadele modeli”miz uygulanmalı.
2000 krizini, “Saracoğlu Modeli” nedeniyle yaşadık. Şimdi de, bu model uygulanıyor. Ama, bu kez Merkez Bankası daha tecrübeli ve kuru gürültüye pabuç bırakmayabilir.