Önceki yazımda, ekonomimizin kriz başlangıcındaki durumunu anlatmıştım. Şu anda ise, ekonomimizin durumu şöyle:
- Cari işlemler açığımız düşüyor. Ama, hâlâ fazla vermiyor.
- Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değeri düştü. Ama, yükselme yeterli değil. Türk Lirası, daha da değer yitirebilir.
- Reel faizimiz, enflasyon oranımızın yüzde 100’ünün üstündeydi ve dünyadaki en yüksek reel faiz bizdeydi. Enflasyonun yükselme eğilimine girmesi ve faizlerin yükseltilmemesiyle, reel faiz en azından Merkez Bankası’ndan bankaların borçlanması bakımından geriledi. Likidite artışı sonucu, reel faizin daha da gerilemesi beklenebilir.
- Merkez Bankamız artık piyasaya borçlu değil; piyasadan alacaklı. Bu durum, bankanın piyasaya likidite verdiği anlamına geliyor. Daha sonraki dönemde, bu likidite bir miktar enflasyon artışına neden olacak.
İhracatçı zor durumda
- İhracatçı zor durumdaydı ama döviz fiyatları artmış olsa bile yine zor durumda. Çünkü, ihraç mallarımıza dış talep azalıyor. İç talep de yok.
- Üretim durmuş; ithalat artmıştı. Üretim, kriz nedeniyle hâlâ yok; artan kur nedeniyle, ithal mallarına olan talep de düşüyor.
- İşsizlik artıyordu. Daha da artacak. Bütçe gelirleri de düşüyor. Dolayısıyla, hükümet, ilk seçimlerde oy kaybıyla karşılaşacak.
- Enflasyon artma eğilimine girdi. Tekrar, çift haneli enflasyonla karşılaşılacak.
- 35 milyar dolara yakın sıcak para çıktı. Bunun bir bölümü Merkez Bankası rezervleriyle, bir bölümü TL’ye dönen döviz tevdiat hesaplarıyla, bir bölümü banka rezervleriyle karşılandı. Bu çıkışa rağmen, döviz krizi olmadı. Değer kaybına rağmen, TL’ye güven sürüyor.
- Önümüzdeki yıl, doğrudan yabancı yatırım, neredeyse, gelmeyecek. Özelleştirme gelirleri de önemli ölçüde düşebilecek.
- Bütçe, eğer popülist seçim politikaları uygulanmazsa, faiz dışı fazla vermeyi sürdürecek. Bu da, IMF ile yapılacak olan anlaşmaya bağlı.
- Vergi reformu gerçekleştirilemedi. Artık, bir süre daha gerçekleştirilmesi de olanaksız. Dışarıdaki dövizlerin getirilmesi çalışması ise, bu haliyle, tahmin edilen kaynakların çok düşük bir bölümünün getirilmesini sağlayabilecek.
- Banka kredileri gittikçe azalacak. Kredisizlik ve çeklerin kabul edilememesi nedeniyle reel sektör büyük darbe yiyecek. Fabrikalar satışa çıkacak. Üretim durma noktasına gelecek. İflaslar artacak.
- Dışarıdan borç alabilme güçleşecek ve pahalılaşacak. Özel sektörün dış borçlanma olanakları gittikçe azalacak. Bu da kurlar üzerinde ek baskı getirecek. Yani, bu nedenle de TL’nin değer kaybı üzerindeki baskılar yoğunlaşacak.
Döviz rezervi azalacak
- Merkez Bankası döviz rezervleri de azalacak ama riskli bölgeye inmeyecek.
- Bankaların, sermaye açıkları doğacak ama banka iflaslarıyla karşılaşılmayacak. Küçük ve yabancı bankaların kâr oranları düşecek.
- Döviz tevdiat hesapları ve kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarında azalmalar olacak. Bu durum, TL’ye güvenin sürdüğü anlamına geliyor. Beklemiyorum ama döviz hesaplarında yeni bir artışla karşılaşılması, yeni bir döviz krizi anlamına gelecek.
- Ekonomimizdeki büyüme oranı çok düşecek. Hatta, gelecek yıl negatif büyümeyle bile karşılaşılabilir. Bu durum, global krizdeki gelişmelere bağlı. Krizden erken çıkılırsa, negatif büyüme görülmez.
- Petrol fiyatlarındaki düşüş bize yarıyor. Ama hammadde fiyatları da düşüyor. Petrol ve hammadde fiyatlarında yeniden yükseliş başladığında, üretimler yeniden artmaya başlıyor demektir.
Bu kez global krizi aştığımızı petrol ve hammadde fiyatlarındaki artış müjdeleyecek.