Ülkemizdeki şirketlerin neredeyse yüzde 80’inin yeterli işletme sermayesi yok. İşletme sermayesi, bir şirketin 3 ila 4 ay boyunca hiç borç kullanmadan, ticaret hayatına devam edebilmesine, borçlarını ve günlük masraflarını karşılayabilmesine yetecek kadar sermaye anlamına geliyor.
Yeterli işletme sermayesi olmayınca, şirketler, alacaklarını karşılık gösterip kısa vadeli borç alarak, iş yaşamlarına devam ediyorlar. Bir şirketin alacakları borçlarından fazla ise, kriz olmadığı sürece, iyi kâr da edebiliyor. Borçların ödenme zorunluluğu bulunmasına karşın, alacakların tahsil edilememesi ve kırdırılamaması durumuna, “şirketlerin karşılaştığı likidite krizi” deniliyor.
Alacaklar karşılığında, vadeli çek, senet vs. olsa bile, bankacılık sistemindeki likidite sorunu veya başka sorunlar nedeniyle bankalar ve faktoring kuruluşları, bu kıymetli evrak karşılığında, birkaç hafta için bile olsa, kredi veremiyorlar. Bu durumda, örneğin 50 bin YTL alacağınız, 30 bin YTL borcunuz olsa bile, iflasa sürüklenebiliyorsunuz. İşte, içinde bulunduğumuz ortamda, şirketlerin ve esnafın durumu böyle.
Bankaların sermaye yapısı
Global kriz nedeniyle, ülkemizden, nisan ayından beri, 40 milyar doların üzerinde döviz çıkışı oldu. Merkez Bankası ve bankalar sistemi rezervleri, bu çıkışa rağmen son iki aya kadar erimedi. Bankalar sistemimizde, önemli “açık pozisyon” da bulunmuyor. Yani, bankaların döviz borçları ve alacakları arasında, ciddi bir açık yok. Ancak, döviz kredilerinin kriz nedeniyle tahsil edilememesi riski var. Çünkü, döviz fiyatlarının artması, kredi kullananları zorluyor ve döviz üzerinden verilen kredilerin bir bölümü geri gelmeyebilir. Bu nedenle, bankalar, ilave kredi vermekten sakınıyorlar.
Öte yandan, bankaların sermaye yeterliliği rasyoları da bozuldu. Bankalar, verdikleri kredilerin belli bir oranında, sermaye bulundurmak zorundalar. Döviz fiyatı yükselince, dövizli kredilerin YTL olarak karşılığı arttığı için, bankaların kredi havuzları yükselmiş gibi görünüyor. Bu durumda, bankalar, acilen sermaye artırmak zorundalar. İşte bu nedenle, kredileri durduruyor ve hatta, geri çağırıyorlar. Yani, BDDK’nın düzenleme hatası nedeniyle, krediler kesilmiş durumda, denilebilir. Bu konunun hiç beklenmeden düzeltilmesi gerekiyor.
Global kriz nedeniyle, bankalar dahil, borsaya açık tüm şirketlerin değeri düştü. Bu düşüş, bazı şirketlerde yüzde 70’lere ulaştı. Şirketlerin değeri düşünce, borç alabilme kapasiteleri de azaldı. Borsaya açık olmayan ama yeterli sermayesi bulunmayan şirketler de aynı sorunla karşı karşıya. Önümüzdeki günlerde, hem global likidite sıkışıklığı hem de şirket değerlerinin düşmesi nedeniyle, dış kredi girişi çok zor olacak. Yabancı alımlarının durması, Hazine borçlanmasını da zora sokuyor.
Ekonomide bizi iyi günler beklemiyor.