Banka kârları yüksek çıktı. Bu konu, geçen hafta hem siyasilerin hem bürokratların hem de banka yöneticilerinin gündemindeydi. Hükümet, özel bankaların yeterli kredi vermediğini iddia ederken, özel bankalar, geri dönmeyen kredilerin artma eğilimine girdiğini, yabancı kaynak bulmanın zorlaştığını, riski kapatmak için kârın yüksek tutulmasının gerekli olduğunu söyleyerek kendilerini savundular.
Öte yandan, özel bankalar, “en çok kimin kârlı olduğu” konusunda birbirleriyle rekabet yaşadılar. Bazı özel bankalar, “geri dönmeyen krediler” için yüzde 100 karşılık ayırmadıkları için, kârlarını yüksek gösterebildiler. Bilindiği gibi, toksik krediler için yüzde 100 karşılık ayrılması gerekmiyor, ama, ayırmadığınız karşılık kadar kârlılığınız artıyor. Böylece, bankanızı daha yüksek kâr yapmış gibi gösterebiliyorsunuz.
Neden yüksek?
Bu dönemde, banka kârlarını yüksek kılan çeşitli nedenler var:
- Merkez Bankası borç verme faiz oranlarını düşürdü. Bunun sonucu olarak, mevduat faizleri de düştü. Ama, kredi faizleri aynı oranda ve hızda düşmedi. Çünkü, sabit faizle verilmiş krediler vardı. Krediler, değişken faizli verilmiş olsalar bile, değişen oranın krediye yansıtılması, bir gecikme ile oldu. Sonuçta, “net faiz getiri marjı” arttı. Bu durum, faiz gelirlerini ve dolayısıyla banka kârlarını yükseltti.
- Bankalar, mevduattan ve yabancı kaynaklardan elde ettikleri kaynağın artan bir bölümünü devlet tahvillerine yatırdılar. Böylece, kriz sırasında kredilerin geri ödenememe riskinden kurtuldular. Ama, Hazine de rahatça borçlanabildi. Önümüzdeki dönemde, özel sektöre verilen banka kredilerinin artmasıyla bu trend değişecek. Çünkü, böyle davranmakla, bankalar kâr etmiş olsalar bile, bilançoları küçülüyor. Bilanço küçülten bankalar ise, bir dönem sonra, kâr marjları düşünce, kârsız hale düşebilirler.
-Zaten bankaların ellerinde, yüksek faizli devlet tahvil ve bonoları da vardı. Faizler düşmüş olsa da bankalar ellerindeki vadesi gelmemiş devlet tahvil ve bonolarından iyi kâr elde ettiler. Ancak gelecek dönemde, bu kârı yapamayacaklar. Çünkü, hem tahvil ve bono vadeleri gelecek hem de Hazine’nin yeni borçlanmaları daha ucuza olacak. Üstelik, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini durdurma olasılığı da var. Bu durumda, faizler yükselirse, bu kez bankalar ellerindeki düşük faizli tahvillerle yakalanmış olacaklar.
Bundan sonra
- Bankaların verdikleri kredilerin hacmi yükselecek. Özel bankalar da, kamu bankalarında olduğu gibi, kredi hacimlerini artıracaklar.
- Kredi faiz oranları düşecek. En azından, bankaların “net faiz getiri marjları” azalacak.
- Bankalar arası rekabet artacak. Mevduat faizleri yükselme eğilimine girecek.
- Bankaların hem varlıkları hem de yükümlülükleri büyüyecek.
- Bankaların türev işlemlerden ve yabancı para işlemlerinden yaptıkları kârlar azalacak.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024