İsrail’de, Yahudi ve kökten dinci sayılabilecek bir yönetim iş başında. ABD’de ise, Yahudileri “Üstün İnsan” sayan Evanjelistlerin desteği ile iş başına gelmiş bir Başkan bulunuyor. Bu nedenle, ABD - İsrail işbirliği tamamen, İncil’deki bilgilerin yorumlanmasıyla ortaya çıkması beklenilen tarih süreci ile şekilleniyor. Bu sürece göre; İdlib’te başlayacak olan savaş, bütün Orta Doğu’ya yayılacak ve İsrail’in işgal edilmesi ile son bulacak.
Efsaneye göre, bu savaşın muzaffer lideri sayılacak olan “Anti-İsa” (biz ona Mehdi diyoruz), Roma İmparatorluğu’na benzer büyüklükte bir dünya bölümünü uzun süre kontrol altında tutacak. Daha sonra, İsrail ile yedi yıl süreceği iddia edilen bir anlaşma yapılacak. Fakat, “Anti-İsa” üç buçukuncu yılda bu anlaşmayı iptal edecek. İşte o zaman, Yahudiler tümüyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak.
‘Hz. İsa diriliyor’
Bu durumda, Yahudileri kurtarmak üzere, Hz. İsa yeniden dünyaya gelecek. Yahudilerin ölmüş olan hepsi ve Hıristiyanlardan ise ölmüş olup, kiliseye bağlı ve inançlı olanları toptan cennete gönderilecek. İsa’nın, Anti-İsa ile yapıp, kazanacağı söz konusu savaşa “Armageddon” adı veriliyor. İsa’nın yeniden dünyaya gelerek kuracağı bu
Üretme ve yenilik yapma içgüdüsünün gittikçe azaltıldığı yaşamımızda, Özer Çiller’in “200 Yaşam Kesiti 1000 Aforizma” kitabı, bir ışık gibi parladı. Aşağıda, aforizmaların üçüncü dizisi olan kitaptaki özdeyişlerden bazıları var.
- Affetmek, öç almaktan daha büyük bir güç ve cesarettir.
- Aforizma yazarı, yaşam felsefesini, kendi ruhsal deneyimleriyle, içinde bulunduğu evrensel ve toplumsal değerlerin devrimselliğiyle kazanır.
- Bazen, içimizin ağladığını da hissederiz.
- Kuantum Tıbbı’nın amacı, hastalıkların belirtileri değil, asıl sebepleridir.
- Anı yaşamak, bir süre zamanı durdurduğumuzu hissetmektir.
- Arkadaş karşılık bekler; dost beklemez.
- Kitapları zaman geçirmek için değil, bilgi edinmek için okuyun.
Eğer her şeyi Türk Lirası’na dönüştürmezsek, gerçekleşen devalüasyonun da bir önemi kalmaz. Adam dövizle fiyat veriyorsa, dövizdeki artış, onu ilgilendirmez. Türk Lirası’nın değer kaybı devam eder; sürer.
Çünkü, Türk Lirası’nın ucuzlaması işe yaramamış demektir. Mal ve hizmet alım satımı Türk Lirası ile yapılmadığı sürece de, buna benzer krizler ve devalüasyonlar peşimizi bırakmaz.
2 - Döviz krizi yabancı güçler tarafından başlatılmaz. Bu krizin geleceği, yıllardır belliydi. Tedbirler alınmadı. Savaş ortamında bulunan ve güçlü ekonomisi olan ülkelerden dostu kalmamış olan bir devlet, döviz kriziyle karşılaşmak durumundadır. Döviz giderlerini azaltacak, döviz gelirlerini ve üretimi arttıracak tedbirler; döviz fiyatlarında istikrar sağlar. Döviz fiyatlarının ne olduğu değil, istikrarın sağlanmamış olması tehlikelidir.
3 - Merkez Bankası para basıyor; “Piyasanın para ihtiyacını karşılıyorum.” diyor. Bu hatalı bir politikadır. Devlet tahvili alıp, mali kuruluşlara para veriyorsanız; bu piyasaya para sürme anlamındadır. Yaptığınız, enflasyon olarak geri döner. Siz Hazine Tahvili alıp, Hazine’ye borç veriyorsunuz demektir. Mali kuruluşlara giden para ise, yeniden döviz talebi yaratacak ve
Tom Wainwright, “Narkotik Ekonomisi-Bir Narkotik Kartelini Nasıl Yönetirsiniz? (Narco Economics-How to Run a Drug Cartel?)” isimli bir kitap yazdı.
Narkotik işi yapan kartellerin en önemli işi, sistem dışı para kazanmak, vergi vermemek ve kazandıkları parayı aklamaktır. ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkeler, narkotik kartellerine savaş açmak zorundadırlar. Çünkü karşılıksız olarak basıp, diğer ülkelere borç vererek faiz kazanan kendi bankacılık sistemlerini korumak zorundadırlar.
Aslına bakılırsa, gelişmiş ülkeler narkotik kullanımına karşı değillerdir; hatta narkotik kullanımını kişi özgürlüğünün bir parçası sayarlar. Bu yüzden, ABD’de mariuhana serbest bırakılıyor. Bu yüzden, Hollanda’da narkotik büfelerde satılıyor.
Narkotikten veya diğer kaçakçılıklardan elde edilen paranın nerede kullanılacağı kontrol edilemediği gibi, gelişmiş ülkeler bu paradan vergi de alamamaktadırlar. İşte, esas narkotik işine karşı çıktıkları iki nokta bundan ibarettir.
Sistem dışı işlem yapmak
ABD, ithalata vergi koyarak veya kotalar oluşturarak, aslında kendi ayağına kurşun sıkıyor. İran gibi ülkelere ambargo uygulamak da bu ülkelerin sistem dışı işlem yapmalarını zorunlu hale getiriyor. Ambargo uygulanan
Güney Kutbu’nun yer aldığı Antarktika’nın donmuş buzullarının altında, tropikal bitkilerin fosilleri ve kömür yatakları bulundu. 1911 yılında Alfred Wegener’in 200 milyon yıl önce tüm kıtaların tek bir kara şeklinde birleşmiş olduğu iddiası, daha sonra geniş kabul gördü.
Gerçekten de, dünyamızda bir zamanlar “Pangaea” adı verilen tek ve tüm şimdiki kıtaların birleşmesinden oluşan, devasa bir kara parçası olduğu, bu parçaların zaman içinde birbirlerinden ayrıldığı anlaşılıyor. Araştırmalara göre, “Pangaea”nın biçimi, ana karnında bulunan çocuğun ters duruş biçimini andırıyordu.
Tao’cu düşünüş, ilginç biçimde, insanın da dünyada olduğu gibi, paralel ve meridyen dairelerinin bulunduğunu; öte yandan, insanın en değerli organı olan kafasını temsil eden dünya kitlesinin “Antarktika” olduğunu iddia ediyor. Tao’cu inanışa göre de, insan oğlunun temel ihtiyacı olan tüm maden ve materyal Antarktika’da bulunuyor. İşte bu nedenle, gelişmiş uluslar Antarktika’da yer kapmaya çalışıyor. Hatta, biz bile bu konuda bazı adımlar attık.
Ortadoğu’nun farkı
Tao’cu inanç daha da ileri giderek, dünyadaki olayların birbirine ters yörelerde tekrarlandığını düşünüyor. Örneğin, dünya haritasına bakılırsa,
Futbol ilahı Cristiano Ronaldo’nun adı Portekizli astronomlar tarafından ölümsüzleştirildi. 2015 yılında, Portekizli astronomlar, şimdiye kadar keşfedilenlerden üç kat daha parlak bir galaksi keşfettiler ve adını Cosmos Redshift7 koydular. Yeni galaksinin kısaltılmış adı, CR7 idi. Şimdiye kadar keşfedilen galaksiler büyük ölçüde oksijen, demir ve silikon elementlerinden oluşurken, CR7’nin ışığı, hidrojen ve helyum da barındırıyordu. Cosmos Redshift7 adının kısaltılmışı “CR7”, Portekiz’de Cristiano Ronaldo ve onun başarısıyla öylesine özdeşleşti ki artık bu yeni galaksi Cristiano Ronaldo adıyla anılıyor.
Gezegen 9
2016 yılı ocak ayında, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü astronomları K. Batygin ve M. Brown dokuzuncu gezegeni bulduklarını ilan ettiler. Ancak, bu yeni gezegen izini o denli kaybettiriyordu ki 2018 yılına kadar varlığı kanıtlanamadı. Dokuzuncu gezegen Güneş’ten o kadar uzaktaydı ki Güneş’in ışığını yeterince yansıtamıyordu. Yine de astronomlar yeni gezegenin ışık formundaki radyo dalgalarını keşfetmeyi başardılar. Keşfin kanıtlanması, bu çeşit bilgileri izleyebilen teleskopların 2017 yılında hizmete girmesiyle gerçekleşebildi. Dokuzuncu gezegenin Güneş tarafından başka bir
Namık Doğancıoğlu yeni kitabı “Akıl, Hikmet, Kuvvet, Güzellik” isimli son kitabında, “Tanrıyı arayan, sonunda kendisini bulur” diyor.
Devam ediyor: “İlkel insana özgü efsane, ‘homo spiens’in (bilen insan) ortaya çıkmasına ve ‘homo religiosus’un (dinsel insan) var olmasına yol açmıştır. Saf inancın devamlı gelişimi ve herşeyi basite indirgeyen evrimci anlayış, her zaman popülerliğini sürdürmüştür.
Zamanında dinsel olmayan hiç bir uygarlık yoktur. İnsan, doğası gereği ‘homo religiosus’dur. Çünkü, insan, bu dünyadaki yaşamında, öteki dünyanın varlığına inanmaya hep ihtiyaç duymuştur.
Metafizik, esas itibari ile alenen kanıtlanamayan, ancak tanımlanabilen, kıyas ya da karşılaştırma ile anlaşılır hale gelebilen ve kişisel tecrübe sınırları içinde doğrulanabildiğinde bile, ancak simge ve mitoslarla ifade edilebilen konularla uğraşır” açıklamasında bulunuyor.
Erdem
Doğancıoğlu, devam ediyor: “Çocuklarınızı erdemli olmaya teşvik edin; çünkü, yalnızca erdem insanı mutlu edebilir. Para bunu yapamaz. Deneyimime dayanarak söylüyorum. Istırabımda bana destek veren erdemdi. Sıkıntılarımı aşabilmeyi, erdeme ve sanatı sevmeme borçluyum. Eğer ölüm, tüm sanatsal kapasitemi geliştirme şansımı elde
Ege Cansen’in haklı yorumlarına yer verdiğim dünkü yazıma devam ediyorum. Cansen, “Türk ekonomisinin parasal yapısı, gelişmiş ve büyük ekonomilerden farklıdır. Gelişmiş ve büyük ekonomiler, tek para birimlidir. Türk ekonomisi ise, Türk Lirası ve döviz (dolar, euro, sterlin, vs.) olmak üzere, çift para birimlidir. Tek para birimiyle yönetilen ülkelerde geçerli olan, “faiz-enflasyon” ilişkisi, bizde ters çalışır” diyordu.
Çift para birimli Türk ekonomisinde (diğer gelişmekte olan ülke ekonomilerinde olduğu gibi), “devalüasyon-enflasyon-faiz” sarmalı vardır. Sarmal, şöyle çalışır:
- (Merkez Bankası’nın temel görevi olan) “Fiyat istikrarı”, sadece Türk Lirası’nın değerli tutulmasıyla sağlanır.
- Değerli Türk Lirası ise “cari açık” yaratır; bu cari açık da “finansal istikrarı” bozar.
- Bozulan finansal istikrar ise giderek fiyat istikrarını bozacaktır.
Paranın dört işlevi
Güçlü, gelişmiş ülke paralarının dört işlevi vardır:
- Satın alma aracıdır.